Sayı : 496   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

İslam Aleminden

Ahmet Varol

Çete Devlet : BAE

  • 06 Temmuz 2018
  • 2055 Görüntülenme
  • 427. Sayı / 2018 Temmuz
Yazıyı Dinle
0:00
0:00
Yazarın Diğer Yazıları
Ahmet Varol
Tüm Yazı Arşivi



Dikta rejimlerinin devrildiği ülkelerde halkın kazanımlarının geri alınması amacıyla bir fitne savaşı yürütmek için BAE’nin önemli turistik şehri ve aktarma istasyonu olan Dubai’de merkez oluşturdular. Bu merkez başkaldıran halkların kazanımlarının geri alınması için yürütülen fitne savaşlarında oldukça etkili bir rol oynadı.

BAE’nin Katar’a uygulanan ablukada da önemli rolü olmuştur. Katar’ın ablukaya alınmasının sebebi ise Filistin’deki direnişin siyasi kanadına ve Mısır’daki cunta rejiminden kaçan siyasi liderlere kapılarını açması, dikta rejimlerini eleştirebilen medyaya özgürlük tanıması ve özellikle de Filistin halkına yaptığı insanî yardımdı.

 

Siyonist işgal rejimiyle gizli ilişkiler içinde olan BAE, Filistin’e elini sokmak için de mafya çetesi lideri olduğu bilinen ve işgalci siyonistlerle de perde arkasından işler çeviren Muhammed Dahlan’la işbirliği yaptı. Dahlan’ın Filistin’de önemli karanlık işler çevirdiği ve bu amaçla oluşturduğu çeteye de BAE’den kaynak temin ettiği biliniyor.

 

 

Birleşik Arap Emirlikleri, Basra Körfezi ülkelerindendir. Denizden Basra Körfezi’nin yanı sıra az miktar da Umman Körfezi’ne kıyısı var. Umman Körfezi’ne sahili olan toprakları aynı zamanda Umman topraklarını bölmektedir. Karadan sadece Suudi Arabistan’a ve Umman’a sınırı var. Yedi ayrı emirlikten oluştuğu için Birleşik Arap Emirlikleri ismini almıştır. Bu emirlikler kendi içlerinde özerk bir konfederasyon oluşturmaktadırlar.

Yirminci yüzyılın başlarında, bugünkü Birleşik Arap Emirlikleri’nin bulunduğu topraklarda yaşayan insan sayısının 100 bin civarında olduğu tahmin ediliyordu. Bu nüfus özellikle petrolün bulunmasından sonra hızlı bir şekilde arttı. Bazıları Arap ülkelerinden bazıları Asya ve biraz da Avrupa ülkelerinden gelen çok sayıda göçmen bu ülkeye yerleşti. O yüzden ülke nüfusu içinde yerli nüfusun oranı azdır. Fakat yerli nüfusun ayrıcalıklı bir konumunun olduğunu söyleyebiliriz. Yönetimi ellerinde bulunduranlar ve bürokraside çalışanlar genellikle yerli nüfustandır. Asya ülkelerinden gelenlerin büyük çoğunluğu hizmet sektöründe çalışmaktadır. Onların da büyük çoğunluğu Arapça bilmediğinden çarşıda pazarda İngilizce Arapçadan daha çok işe yaramaktadır. Çünkü iş yerlerinde müşteriyle muhatap olan tezgâhtarların çoğu Asya ülkelerinden gelen göçmenlerdendir ve onların da büyük çoğunluğu Arapça bilmez.

Yönetim biçimi feodal monarşidir. Dediğimiz gibi yedi emirlikten oluşur ve emirler seçimle belirlenmez. Her bölgenin emirliği belli bir ailenin elindedir ve o aile tevarüs yoluyla emiri belirler. Başkent Ebu Zaby (Abu Dhabi) emiri aynı zamanda konfederasyonun emiri yani ülkenin sultanıdır. Diğer emirler ise hem kendi bölgelerini yönetirler hem de ortak hükümette bakan olarak yer alırlar.

Yönetim biçimi tam bir diktatörlüktür. Her ne kadar ülkede yasalar uygulanıyor olsa da emirlerin yetkileri her zaman yasaların üstündedir. Polisin ve istihbaratın gücü yasal mekanizmanın gücünden baskındır. O yüzden polis ve istihbarat rejim muhaliflerine kesinlikle göz açtırmamaktadır. Merkezi İngiltere’de olan Arap İnsan Hakları Teşkilatı, BAE hapishanelerinde siyasi muhaliflere yönelik uygulanan işkence hakkında rapor yayınladı ve bu raporda işkence yöntemleri hakkında da ayrıntılı bilgiler verildi. Uluslararası avukat Rodney Dixon da BAE’deki siyasi muhaliflere uygulanan işkence hakkında bir açıklama yaparak bunun üzerine gidilmesi çağrısı yaptı.

Ülke nüfusunun önemli bir kısmını göçmenler oluşturduğundan ülkede çok güçlü bir siyasi muhalefet de mevcut değildir. Çünkü göçmenlerin belli bir siyasi çalışması yoktur ve sadece kazançlarının peşindedirler. Asya kökenli göçmenlerin büyük çoğunluğu da çok düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır. Yerli halk arasında da örgütlü bir siyasi muhalefetin oluşmasının engellenmesi için polis ve istihbarat çok sıkı çalışma yürütmekte, ülkedeki sistemi değiştirmek bir yana yönetimdekilerin eleştirilmesine bile fırsat vermemekte, eleştirmeye kalkanları derhal hapse atarak ölçüsüzce işkence uygulayabilmektedir.

Örneğin BAE’nin insan hakları savunucusu olarak bilinen Ahmed Mansur, Arap Baharı olarak isimlendirilen halk hareketlerinden sonra, kendi ülkesinde de bazı reformlara gidilmesini ve baskılara son verilmesini istediğinden dolayı önce istihbarat tarafından yakın takibe alındı, sonra da hapse atıldı ve halen hapiste tutulmaktadır.

Arap Baharı olarak adlandırılan halk hareketlerinin başlaması öncesinde BAE; her ne kadar Arap dünyasının önemli bir aktarma istasyonu olması, Arap dünyasına yönelik yatırım yapan bazı büyük şirketlerin bölgesel merkezlerinin bulunduğu ülke olması, önemli eğlence merkezlerine sahip olması ve aynı zamanda serbest ticarete açık olması sebebiyle çok ziyaret edilen bir ülke idiyse de çok konuşulan bir ülke değildi. Fakat Arap dünyasındaki dikta rejimlerine karşı halk hareketlerinin onu ve beraberinde Suudi Arabistan’ı rahatsız etmesi üzerine bu ikisi Bahreyn’i de yanlarına alarak ortak bir karşıt cephe oluşturup üzerlerine doğru gelen seli durdurmak amacıyla stratejik faaliyetler başlattı. Dikta rejimlerinin devrildiği ülkelerde halkın kazanımlarının geri alınması amacıyla bir fitne savaşı yürütmek için BAE’nin önemli turistik şehri ve aktarma istasyonu olan Dubai’de merkez oluşturdular. Bu merkez başkaldıran halkların kazanımlarının geri alınması için yürütülen fitne savaşlarında oldukça etkili bir rol oynadı.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

427. Sayı Temmuz 2018