Sayı : 495   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

İslam Aleminden

Ahmet Varol

Yemen Kime Savaşıyor ?

  • 05 Eylül 2018
  • 1913 Görüntülenme
  • 429. Sayı / 2018 Eylül
Yazıyı Dinle
0:00
0:00
Yazarın Diğer Yazıları
Ahmet Varol
Tüm Yazı Arşivi



Gerçekte Suudi Arabistan’ın ve onun liderliğindeki Körfez koalisyonunun katliamı, Yemen’de tam anlamıyla vahşet sergilediklerini ortaya koyuyordu. Suudi Arabistan’ın ve onun işbirlikçisi BAE’nin Yemen’de insana verdikleri değer, İran’ın ve onun savunduğu Baas rejiminin Suriye’de insana verdikleri değerden farklı değildi.

 

Savaşın Yemen halkıyla, bu halkın çıkarlarıyla ve haklarıyla hiçbir ilgisi yok. Bir tarafta İran’ın çıkarları ve planları için savaşılıyor, diğer tarafta ise Suudi Arabistan ve onunla işbirliği içindeki BAE’nin çıkarları ve hesapları için savaşılıyor. Ama arada ezilen Yemen halkı. Çünkü her iki taraf da savaş ahlâkından yoksun. Sivilleri katletme konusunda hiçbir engel tanımıyorlar.

 

Yemen’i en çok sıkıntıya sokan vakıa ise hem Arap dünyası hem de İslâm dünyası tarafından ihmal edilmektir. Ne yazık ki İslâm dünyasının birçok önemli meselesinin olması, Yemen gerçeğinin nispeten gözden uzak kalmasına neden oluyor. Yemen’de Suudi Arabistan’ın fiili olarak savaşması sebebiyle Arap dünyası bu ülkedeki halkın sıkıntılarının giderilmesi için ciddi anlamda bir müdahalede bulunmuyor.

 

Suudi Arabistan’ın liderliğinde kurulan ve daha çok Suud – BAE güçlerinin oluşturduğu Körfez koalisyonu 9 Ağustos 2018 tarihinde Yemen’in Sa’de şehrinde tam bir katliam gerçekleştirdi. Körfez koalisyonu güçlerinin attığı füze bir okulun servis otobüsüne isabet etti. En az elli kişi hayatını kaybederken seksen kişi de yaralandı. Ölenlerden yirmi dokuz kişi öğrenci idi. Husi örgütü saldırıdan Suudi Arabistan güçlerinin sorumlu olduğunu söyledi. Suudi Arabistan yönetimi, kendilerine yönelik füze saldırılarının sorumlusu olan Husi örgütünün hedef alındığını iddia ederek saldırıyı savundu. Oysa öldürülenlerin bulunduğu yer Husi militanlarının bulunduğu bir cephe değildi; bir pazar yeri hedef alınmıştı. Pazar yerinde de bir okul servisi doğrudan füzeye hedef olmuştu ve 29’u öğrenci olmak üzere elli sivil hayatını kaybetmişti. BM tarafından yapılan açıklamalarda saldırının bir katliam olduğu dile getirilerek hakkında soruşturma başlatılacağı ifade edildi.

İran’ın yayılmacı politikasının savunucuları Suudi Arabistan’a tepkilerini dile getirirken Husilerin de bir direniş hattı oluşturduğunu dile getirmeye çalıştılar. Gerçekte Suudi Arabistan’ın ve onun liderliğindeki Körfez koalisyonunun bu katliamı, Yemen’de tam anlamıyla vahşet sergilediklerini ortaya koyuyordu. Suudi Arabistan’ın ve onun işbirlikçisi BAE’nin Yemen’de insana verdikleri değer, İran’ın ve onun savunduğu Baas rejiminin Suriye’de insana verdikleri değerden farklı değildi. Kendi çıkarları, arka bahçeleri olarak gördükleri ülkelerde kendilerine hizmet edeceklerini düşündükleri siyasi iktidarlar için insanları topluca katletmekte hiçbir sakınca görmüyorlardı. Fakat Suudi Arabistan ve BAE’nin sergilediği bu tutum da Husi örgütünün Yemen’de bir direniş hattı olduğunu ortaya koymaz. Bu örgütün İran’ın Şii yayılmacılığının Yemen hattını korumak ve genişletmek amacıyla savaştığı artık herhangi bir şüpheye mahal olmaksızın çok açık bir şekilde bilinmektedir. Diğer yandan bu örgütün Yemen’de yürüttüğü savaşında İran’ın ve Baas rejiminin Suriye’de yürüttükleri savaşlarındaki tutumlarından farklı bir tutum izlemediği, sivillere yönelik saldırılar gerçekleştirdiği ve aynen Suudi Arabistan’ın yaptığı katliamlar gibi katliamlar yaptığı da bilinen bir gerçektir.

ABD yönetiminin İran’la nükleer teknolojinin kullanılması konusunda yapılan anlaşmadan çekilmesi ve yeniden bu ülkeye ambargo uygulamaya başlaması üzerine İranlı yetkililer “Eğer biz petrolümüzü satamazsak başka ülkeler de satamaz” şeklinde açıklamalar yaptılar. Bu açıklamalar Basra Körfezi’nin Umman Denizi’ne açılan kapısı durumundaki Hürmüz Boğazı’nın kullanılmasını İran’ın engelleyeceği tarzında yorumlara neden oldu. Bu yüzden ABD’den Hürmüz Boğazı’nın kullanılmasının engellenmesine çok sert karşılık verecekleri yönünde açıklamalar geldi. Biz o günlerde yaptığımız yorumlarda İran’ın Hürmüz Boğazı’nın kullanılmasını engelleme imkânı olmadığını dile getirmiştik. İran da daha sonra yaptığı açıklamalarında Hürmüz Boğazı’nı kapatmayı kastetmediklerini dile getirdi.

Fakat aradan fazla zaman geçmeden Suudi Arabistan’ın petrol taşıyan iki gemisi Kızıldeniz’de, bu denizin Aden Körfezi’ne açılan kapısı durumundaki Bâbu’l-Mendeb Boğazı’na yaklaştıkları sırada Husi örgütünün saldırılarına hedef oldu. Gemilerden biri hafif hasar gördü. Bunun üzerine Suudi Arabistan, Bâbu’l-Mendeb Boğazı’ndan petrol taşımayı geçici bir süre için durdurdu. Bu hadiseler üzerine İran’ın Irak ve Suriye’deki Devrim Muhafızları güçlerinin Kudüs Gücü adı verilen birliğinin genel komutanı Kasım Süleymani artık Kızıldeniz’in ABD için güvenli olmadığını ileri sürdü.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

429. Sayı Eylül 2018