Sayı : 496   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Sana İtikattan Soruyorlar ?

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

İslam'a Yöneltilen Bazı İtarazlara Cevaplar

  • 04 Mart 2020
  • 1260 Görüntülenme
  • 447. Sayı / 2020 Mart



Bugün Suriye’de, Gazze’de, Arakan’da, Cammu Keşmir’de, Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Yemen’de olup bitenlere baktığımız zaman vicdansızların yaptıkları acımasızlıklar karşısında vicdan isyanı görülmüyor. Dolayısıyla insanı insan yapan salt vicdan değil, bu vicdanı haksızlıklar karşısında harekete geçirecek olan güçlü ve sağlam Allah inancıdır. Allah korkusuyla, helal ve haram, hak ve adalet şuuruyla beslenmeyen vicdanın kötülüklere karşı yaptırım gücü yoktur.

 

Mutluluk, hayatı bir bütünlük çerçevesinde yaşamaktır. İnsan, kendisine hayat verecek olan vahiyden koptuğu zaman, bunalıma düşer. Mutluluğa giden yol para, iyi eğitim, yüksek IQ ve gençlikten geçmiyor. İnsanın aşkın olanla bağ kurmasından geçiyor.

 

Önce Müslümanken, daha sonra agnostik olduğunu söyleyen bir genç, agnostik olma sebeplerini Kur’an’da geçen bazı ayetlere ve bir kısım dini meselelere dayandırmaktadır. Ülkemizde bulunan ateist, deist ya da agnostiklerin bu itirazları ortaktır. Aşağıda bu görüşler onların sorduğu sorulara verilen cevaplardan oluşmaktadır:

“İslam’ın getirdiği çok eşlilik (poligami), kadınlara bir haksızlık değil midir?”

İslam öncesi cahiliye döneminde sınırsız sayıda çok kadınla evlilik vardı. Kur’an’ın indiği dönemde mevcut olan bu uygulama, Nisa Suresi’yle yeni bir düzenlemeye tabi tutuldu. Elbette kadının aleyhine oluşmuş yüzyılların birikimi olan bir meseleyi çözüme kavuşturmak kolay olmamıştır. Her dönemde insanlar, yaşam tarzı haline gelmiş olan alışkanlıkların değiştirilmesine karşı çıkmışlardır. Bu muhalefete rağmen İslam, kadının aleyhine işletilen çok eşlilik konusunu sınırlandırmak suretiyle hukuki bir zemine oturtmuştur: "Eğer yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız size helal olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız, bir tane alın yahut da sahip olduğunuz ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır." (Nisa, 4/3) Görüldüğü gibi cahiliye döneminde sınırsız olan çok evlilik, bu ayetle, zorunlu durumlar sebebiyle ortaya çıkan problemlerden dolayı adalet şartına bağlanmak suretiyle dört sayısıyla sınırlandırılmıştır. Ancak, dört kadınla evlilik olayında adalet şartının gerçekleştirilme imkânı olamayacağı için de tek eşle yetinmenin uygun olacağı ifade edilmiştir. Dolayısıyla çok eşlilik İslâm'ın getirdiği bir konu değil, aslolan tek eşliliktir.

“İslam’ın, Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi diğer dinlerden bir farkı yoktur, iddiası, dinler tarihi alanında bilgisiz olmanın en açık bir göstergesidir.”

Mukayeseli dinler tarihi alanında uzmanlaşmış olan kimseler iyi bilmektedirler ki,Musevilik ve Hıristiyanlık; tevhid, nübüvvet, vahiy, ahiret inancı ve varlık anlayışı gibi temel konularda İslam’dan apayrı bir anlayışa sahiptir. Her şeyden önce Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta tevhide dayalı değil, aşırı teşbihe dayanan cismani bir Allah tasavvuru vardır. Yahudiler ilahlarını millîleştirdiler ve Allah’ı sadece İsrailoğullarının babası ve onların bekası için başkalarını öldüren despot olarak tasvir ettiler. Özellikle Yahudiler “seçilmiş millet” teorisinden yola çıkarak Allah’ın rolünü sınırlandırdılar. Pasif bir ahiret inancına sahip olan Yahudiler, Hıristiyanlar gibi din adamları eliyle Tevrat’a da müdahale ettiler. Greko-Romen medeniyetinin pagan kalıbına sokulan Hıristiyanlıkta ise, Hz. İsa’nın ilahlaştırılmasıyla birlikte iman öğretisi bozuldu. St. Pavlus gibi dinî mimarlar elinde ibadet ve hukuk alanlarına müdahale edilerek ahkâm boyutu aşkın alandan koparıldı ve toplumsal şartların bir ürünü haline getirildi. Artık Hz. İsa’nın tanrılaştırılmasıyla birlikte Peygamberlik inancı da ortadan kaldırılmış oldu. Tevrat’ın başına gelenler, İncil’in da başına geldi. Böylece her iki kitap da özgünlüğünü kaybetmiş oldu.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

447. Sayı Mart 2020