Sayı : 495   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

İrfan Mektebi

Osman Nuri Topbaş

Tevekkül Allah'a dır

  • 07 Eylül 2020
  • 1458 Görüntülenme
  • 453. Sayı / 2020 Eylül
Yazıyı Dinle
0:00
0:00
Yazarın Diğer Yazıları
Osman Nuri Topbaş
Tüm Yazı Arşivi



Acaba bizler, karşılaştığımız herhangi bir hususta fanilere ne kadar sığınıyor, güveniyor ve onlardan yardım istiyoruz? Onların yegâne yaratıcısı ve sahibi olan, fail-i mutlak Cenab-ı Hakk’a ne ölçüde sığınıyor, güveniyor ve iltica ediyoruz? Aklımıza evvelâ, fani sığınak, dayanak ve barınaklar mı geliyor, yoksa Bâkî olan Rabbimiz mi? İşte bu husus, imanımızın seviyesini de ortaya koyan bir miyar hükmündedir.

 

Velhâsıl tevekkülün aslı, kulun karşılaştığı -hayır ve şer- bütün hâdiselerin Allah’tan olduğunu, O’ndan başkasının yaratma gücü olmadığını bilmesi ve muhtaç olduğu her hususta üzerine düşeni yapıp neticesini Allah’a havale etmesidir. Tevekkülün bu kadarı farzdır ve imanın bir gereğidir. Zira Allah Teâlâ: “…Eğer müminler iseniz ancak Allah’a tevekkül edin.” (Mâide, 5/23) buyurmaktadır.

 

 

Ebû Hüreyre (ra), Rasûlullah (sav) Efendimizin şu kıssayı naklettiğini haber vermektedir:

“İsrâiloğullarıʼndan bir kimse, arkadaşından bin dinar borç talep etti. O ise:

‒Bana şahitlerini getir, onların huzurunda vereyim de şahit olsunlar! dedi.

Borç isteyen kimse:

‒(Fanilerden şahidim yok.) Şahit olarak Allah yeter! dedi.

Diğeri:

‒Öyleyse buna kefil getir, dedi.

Borç isteyen:

‒Kefil olarak Allah yeter! dedi.

Diğeri:

‒Doğru söyledin, dedi ve belli bir vadeye kadar parayı ona verdi.

Adam deniz yolculuğuna çıktı ve ihtiyacını gördü. Sonra borcunu, vadesi içinde ödemek maksadıyla geri dönmek üzere bir gemi aradı, fakat bulamadı. Bunun üzerine bir odun parçası alıp içini oydu. Borçlu olduğu kimseye hitaben yazdığı mektupla birlikte bin dinarı o oyuğa yerleştirdi. Sonra o yuğun ağzını kapatıp düzledi ve denize getirip (gönlündeki engin imanı ve Cenab-ı Hakk’a olan tevekkül, teslimiyet ve itimadını serdedercesine):

‒Ey Allah’ım! Biliyorsun ki, ben falandan bin dinar borç almıştım.

Benden kefil isteyince: Kefil olarak Allah yeter! demiştim. O da kefil olarak Sen’den razı olmuştu.

Yine benden şahit istediğinde: Şahit olarak Allah yeter! demiştim. O da şahit olarak Sen’den razı olmuştu. Ben ise şimdi malını ona göndermek üzere bir gemi bulmak için gayret ettim, fakat bulamadım. Şimdi onu Sana emanet ediyorum! dedi ve odun parçasını denize attı. Odun (deniz üzerinde yüzerek gözden) kayboldu.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

453. Sayı Eylül 2020