Sayı : 497   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

İrfan Mektebi

Osman Nuri Topbaş

Günahlarımızdan Korkmalıyız

  • 05 Temmuz 2022
  • 426 Görüntülenme
  • 475. Sayı / 2022 Temmuz



Bir mümin yumuşak gönüllü olacak. Yüzünden tebessüm eksik olmayacak. Asla kalp kırmayacak, kimseden de kırılmayacak, Allah için affedecek. Yalnız kendini düşünen hodkâm olmayacak, diğerkâm olacak. Kardeşi için feragat eden îsar sahibi olacak. Dili bir rahmet dili olacak. Dili, gönülleri ihya edecek. Asla incitmeyecek. Hiçbir zaman bir gönle diken batırmayacak, bir rahmet dili olacak.

 

Maalesef ahiret unutuldu. Ahiretin unutulması sebebiyle çok musibetler geliyor. Günahlar arttı. Kavimleri helâk eden günahlar başladı. Âd Kavmi, Semud Kavmi, Lût Kavmi, İbrahim (as)’ın kavmi, Şuayb (as)’ın sahtekâr kavmi… Hep bunlar doldurdu insanlık piyasasını. Tabi burada, Allah’ın rahmeti çekiliyor. İşte görüyoruz, insanlar hep bir kavga vs. ihtirasın pençesinde perişan durumda beşeriyet. Niye? Ahiret unutuldu…

 

Zaman zaman felâketlerden korkuyoruz. Bir deprem oluyor, korkuyoruz. Sel felâketi geliyor, korkuyoruz. Yağmur yağmadı diye, mahsul çıkmayacak diye korkuyoruz. Esas korkulacak olan; günahlarımızdır.

Dilimizden çıkan yanlış kelâmlardan korkmalıyız. Merhamet ve şefkat fukarası olmaktan korkmalıyız. İslâm şahsiyet ve karakterini tevzi edememekten korkmalıyız. İslâm’ın güzel yüzünü, İslâm’ı temsil edememekten korkmalıyız. Bütün bunlardan korkmalıyız ki son nefeste meleklerin müjdelediği, korku ve hüzünden emin olan bahtiyar kullardan olalım.

İnsan şahsiyetine tesir eden iki mühim unsur vardır.

Biri; helâl gıdadır:

Buna da çok dikkat edilecek. Dükkânı kiraya veriyorsan, kime verdiğine dikkat edeceksin. O mal; bir lüks, bir israf ekonomisine giden veyahut da Allah’ın haram kıldığı bir iş mi yapıyor? Ondan gelen gelir de o zaman yaramaz.

İbadetlere tesirin en başında “helâl gıda” geliyor.

İkincisi; beraberinde bulunduğu kimse:

İnsan, tesir altında kalır. Ana-babanın tesiri altında kalır. Okuduğu okulun tesiri altında kalır, yaşadığı toplumun tesiri altında kalır.

En büyük tahsil, Kur’an-ı Kerim tahsili.

Allah yarın sorarsa;

–Sen Kur’an-ı Kerim’i seviyorsun, Allah’ı sevdiğini iddia ediyorsun; oğluna-kızına ne öğrettin? Hangi Kur’an kursunda onları yetiştirdin?

Eğer seviyorsan, sevginin bir karşılığı vardır.

–Hangi Kur’an kursunda okuttun?

–Aman efendim, bir senesi ziyan olmasın, iki senesi ziyan olmasın!..”

Yahu orada ebediyet ziyan olacak!..

Diğer taraftan, Allah’ın rahmeti gönle yansıyacak. Hâlık’ın nazarıyla, Cenab-ı Hakk’ın nazarıyla mahlûkata bakış tarzı kazanılacak. Bir mümin yumuşak gönüllü olacak. Yüzünden tebessüm eksik olmayacak. Asla kalp kırmayacak, kimseden de kırılmayacak, Allah için affedecek. Yalnız kendini düşünen hodkâm olmayacak, diğerkâm olacak. Kardeşi için feragat eden îsar sahibi olacak.

Dili bir rahmet dili olacak. Dili, gönülleri ihya edecek. Asla incitmeyecek. Hiçbir zaman bir gönle diken batırmayacak, bir rahmet dili olacak.

 

Onun için Cenab-ı Hak Kur’an’da nasıl konuşacaksın (Bkz.İsrâ, 17/23) İkramkâr ve iltifatkâr konuş diyor.

Hiçbir şeyin yoksa bir gönül alıcı, tatlı birkaç söz söyle buyuruyor. (Bkz.İsrâ, 17/28)

Yani güzel ve tatlı dille konuş diyor. Yerinde, uygun şekilde konuş buyuruyor. (Bkz. Ahzâb, 33/32)

Yumuşak tarzda konuş diyor. Firavun’a giderken Musa (as)’a buyurdu. (Bkz. Tâhâ, 20/44)

Yani bir Müslüman’ın nazik ve latif bir dili olacak, asla kaba olmayacak. Cenab-ı Hak buyuruyor ki:

“…Unutma ki seslerin en çirkini, merkeplerin sesidir.” (Lokman, 31/19)

Cenab-ı Hak, şu kâinat ilâhî bir kitap, ilâhî bir manzume. İşte burada merkebin sesini göreceksin, tırmalayan bir ses. Bülbülün sesini göreceksin, ruha ferahlık veren bir ses. Bülbülün sesi gibi olacak bir müminin sesi.

Rahmet, göze yansıyacak:

Bir mümin, hiçbir zaman ibâdullâhı/Allah’ın kullarını istihkār etmeyecek, istihfâf etmeyecek. Kimseyi küçük görmeye hakkımız yok. Herkesin son nefesi meçhul.

Onun için bir müminin bakışı şefkatle olacak, merhametle olacak. Garipleri, kimsesizleri arayacak. Cenab-ı Hak;

“…Sen onları simalarından tanırsın…” (Bakara, 2/273) buyuruyor.

Yani her insanın nazarı, kalbinin rengine göre tecelli eder. Bu sebeple, merhametle yoğrulan bir kalbin nazarı, baktığı kimseye rahmet olur. İşte evliyâullâhın nazarı da budur.

Mümin, rahmet insanı olacak, rahmet taşıracak. Zira imanın en büyük meyvesi merhamettir. Onun neticesi de hizmettir.

Merhamet etmek, ancak acıyabilmek, Allah’ın büyük bir lütfüdür. Zira yalnızca acıyabilen insan için, kalp, iz’an ve vicdandan söz edilebilir. Kalbi olmayan bir kimse için vicdandan bahsedilemez.

Vicdan, kelime olarak, kendini kendinde bulmak, insanlığını bulmaktır. Vicdan, bir insanlık haysiyetidir.

Onun için hadis-i şerifte buyrulur:

“Sen yeryüzündekilere merhamet et ki gökyüzündekiler de sana merhamet etsinler.” (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 58)

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

475. Sayı Temmuz 2022