Sayı : 496   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

İslam Aleminden

Ahmet Varol

İran'la Nükleer Güç Pazarlığı Çıkmaz Sokakta

  • 05 Temmuz 2022
  • 394 Görüntülenme
  • 475. Sayı / 2022 Temmuz



Küresel güçler teröre destek iddiası gibi nükleer silahlanma konusunu da aynı zamanda bir siyasi baskı aracı olarak kullanıyor. Bu sebeple sıkıştırdığı ülkelerin başında yer alanlar ise Kuzey Kore ile İran’dır.

 

Nükleer teknoloji hem enerji üretiminde hem de silahlanma amacıyla kullanılmaktadır. Fakat bu teknolojiyi tamamen sivil amaçla kullanacağını iddia eden bir ülkenin gerçekten sözünde duracağından ve teknolojiyi silah üretimi için geliştirmeyeceğinden hiç kimse emin olamaz. O yüzden nükleer teknolojiyi kullanan ülkelerin faaliyetlerinin denetlenmesi ve bu teknolojinin silah üretiminde kullanılmasının önüne geçilmesi için bir uluslararası denetleme prosedürü oluşturuldu.

1 Temmuz 1968'de, enerji üretmek amacıyla bu teknolojiden yararlanmak isteyen ülkelerin nükleer silah üretiminin yayılmasını engelleme konusunda güvence vermelerini sağlamak için Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması imzaya açıldı. (Kısaltma: İng. NPT; Fr. TNP) Anlaşma 1970’te 25 yıllığına yürürlüğe girdi.

Enerji üretimi için kurulan santralleri denetleme yetkisi de Birleşmiş Milletlere bağlı olarak 1957’de kurulmuş olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (IAEA) verildi.

1995’te anlaşmanın süresinin dolması üzerine ABD’nin New York şehrinde geniş çaplı bir toplantı düzenlenerek süresiz uzatılmasına karar verildi.

Fakat bunun, nükleer silahların ortadan kaldırılması değil yayılmasını önleme anlaşması olduğunu özellikle belirtmekte yarar var. Dolayısıyla “nükleer kulüp” olarak nitelendirilen ve bu teknolojiyi silahlanmada kullanmak üzere tezgâhını zaten kurmuş olanların bu tezgâhlarını dağıtmalarını ve ellerindeki nükleer silahları imha etmelerini gerektirmiyor.

Ancak söz konusu anlaşmanın uygulanmasının gözcülüğünü yapan uluslararası kurumlar ve küresel güçler, nükleer enerjiden yararlanmak isteyen ülkelerin hizaya sokulması ve kontrol altına alınması konusunda tarafsız davranmıyor. Özellikle İslam ülkelerini, NPT’yi imzalamaya zorlayan ABD'nin ve diğer nükleer kulüp üyesi ülkelerin nükleer silah gücünü sürekli artırmaya çalışan İsrail'e hiçbir baskı uygulamadıkları bilinen bir gerçektir.

Aslında Orta Doğu'da en büyük nükleer tehdit gücüne sahip devletin İsrail olduğunu bütün dünya biliyor. İsrail, kuruluşundan dört yıl sonra 13 Haziran 1952 tarihinde Savunma Bakanlığı'na bağlı olarak Atom Enerjisi Kurumu'nu kurdu. Amacı nükleer araştırmaları hızlandırmak ve kurumsallaştırmaktı. Bu kurum tarafından daha sonra Kudüs'teki İbrani Üniversitesi'nin Waisman Enstitüsü'ne bağlı olarak nükleer araştırma merkezleri kuruldu. 1950'li yıllarda İsrail, nükleer araştırma alanında Fransa'yla işbirliği yapmaya başladı. Bu işbirliği sonucu elde ettiği yardımlarla 1958'de Nakab çölünde ünlü Dimona nükleer reaktörünü kurdu. Bu reaktörü sonraki yıllarda modernleştirdi ve geliştirdi. Nükleer teknolojiyi kullanma imkânlarını genişletmek için ABD, Fransa ve Hindistan’la işbirliği içinde olduğu bilinmektedir.

Bütün bu gerçekler siyonist işgal rejiminin nükleer teknolojiyi geniş çaplı kullandığını ortaya koyduğu halde o, NPT’ye imza atmadığı gibi nükleer santrallerinin IAEA tarafından denetlenmesine de izin vermiyor.

Küresel güçler teröre destek iddiası gibi nükleer silahlanma konusunu da aynı zamanda bir siyasi baskı aracı olarak kullanıyor. Bu sebeple sıkıştırdığı ülkelerin başında yer alanlar ise Kuzey Kore ile İran’dır.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

475. Sayı Temmuz 2022