Ümmet Dayanışmasını Güçlendirme Dönemi , Ahmet Varol
Sayı : 496   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Ä°slam Aleminden

Ahmet Varol

Ümmet Dayanışmasını Güçlendirme Dönemi

  • 28 Åžubat 2024
  • 100 Görüntülenme
  • 495. Sayı / 2024 Mart



Ümmet bilincinin gerçek anlamda hâkim kılınabilmesi için Müslümanların iradeleri dışında ve genellikle ulusçu anlayışlara göre çizilmiş sınırların aşılması, tüm Müslümanları bir bütün olarak kabul eden anlayışla hareket edilmesi gerekir. Böyle yapılırsa mekânda yakınlığa ek olarak ihtiyaçta öncelik de dikkate alınacaktır.

Bazı zamanlarda bazı bölgeler yangın yeri hükmündedir. Dolayısıyla oralar ve oralardaki topluluklar, mağdur edilenler, sıkıntı yaşayanlar öncelikli konumda olduklarından oralara daha yakın bir ilgi göstermek ve daha fazla imkân seferber etmek gerekir. Bu yıl İslam dünyasında en büyük acıların ve sıkıntıların yaşandığı bölge ise Filistin ve özellikle Gazze bölgesidir.

Ramazan Müslümanlarda ümmet bilincini güçlendirmek için önemli bir fırsattır. Çünkü bu mübarek ayda Müslümanlardan istenen vazifelerden biri de birbirlerinin dertleriyle dertlenmeleridir. Bu aya özel olarak fıtır sadakasının (fitrenin) konması işte bu "ilgilenme" talebinin sembolik bir uygulamasıdır. Verenler açısından sembolik olmakla birlikte ihtiyaç sahiplerinde basite alınamayacak rahatlamaya vesile olmaktadır.

Oruç en başta Allah'a karşı bir kulluk sorumluluğu ve ibadet olmakla birlikte hikmetlerinden biri aç ve ihtiyaç içindeki müminlerin sıkıntılarını hissetmek ve anlamaktır. Bu hikmet iman kardeşliğinin ve ümmet bilincinin önemine biraz daha dikkatimizi çekmektedir.

Ümmet bilincinin gerçek anlamda hâkim kılınabilmesi için Müslümanların iradeleri dışında ve genellikle ulusçu anlayışlara göre çizilmiş sınırların aşılması, tüm Müslümanları bir bütün olarak kabul eden anlayışla hareket edilmesi gerekir. Böyle yapılırsa mekânda yakınlığa ek olarak ihtiyaçta öncelik de dikkate alınacaktır.

Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur: "Şüphesiz sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de Rabbinizim. Öyleyse benden sakının." (Müminun, 23/52) Bir başka ayeti kerimede de şöyle buyurur: "İşte sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin." (Enbiya, 21/92) Rasülullah (sav) de bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur: "Müminlerin, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet etmede ve birbirlerine acımadaki örnekleri adeta bir beden örneğidir. Onun bir organı rahatsız olduğunda diğer organları da uykusuzluk ve ateşle ona katılır."

Burada Müslümanların ümmet olarak bütünlüğüne, birliğine dikkat çekilmekte, her zaman birbirleriyle dayanışma içinde olmaları gerektiği vurgulanmaktadır. Zaten sömürgeci güçlerin Müslümanlar üzerinde dünyevi üstünlük sağlamaları ve onları siyasi yönden hâkimiyet altına almaları da ümmet bilincinin zayıflatılmasından sonra olmuştur.

Ümmet bilincinin zayıflatılmasıyla birlikte aralarına etnik kimliklere dayalı birtakım sınırlar da çizildi. Bu sınırlar aralarındaki ilişkileri zayıflattı, güç birliğini bozdu.

Ancak unutmamak gerekir ki artık dünya globalleşmiş durumdadır. Böyle bir dünyada bir toplumun tek başına bağımsızlığına kavuşması mümkün değildir. Artık gerçek bağımsızlık ancak dayanışma, işbirliği ve globalleşme yoluyla mümkündür. Kısacası Müslümanların yeniden ümmet olmaya ihtiyaçları var. Ümmet bilincine ulaşmak için de öncelikle birbirlerinin dertleriyle dertlenmeleri, birbirlerinin gündemlerini takip etmeleri gerekir. Eğer biz kendimizi Türkiyeli Müslümanlar olarak İslam ümmetinin tamamı gibi görürsek, çağdaş sömürgeci güçlerin bizim için biçtiği kaftanı istesek de istemesek de giymek zorunda kalırız.

Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de; "Müminler ancak kardeştirler." (Hucurat, 49/10) diye buyurarak tüm müminleri kardeş ilan etmiştir. Aynı zamanda bu kardeşliğe herhangi bir sınır da konmamıştır. İster İslam coğrafyasında yaşıyor olsun isterse bir başka ülkede, bir mümin diğer müminlerle kardeştir

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

495. Sayı Mart 2024