Gazze'de İnsanlık Sınavı , Ahmet Varol
Sayı : 497   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Ä°slam Aleminden

Ahmet Varol

Gazze'de İnsanlık Sınavı

  • 31 Mart 2024
  • 150 Görüntülenme
  • 496. Sayı / 2024 Nisan



Zulüm sistemlerinin hep birbirine benzediğini tarihtekilerle günümüzdekileri karşılaştırdığımızda görürüz. Bu sistemlerin birinci ortak yanları da insana, lâyık olduğu değeri vermemeleridir. Zulüm sistemleri açısından insan, kurulan sistem ve yapıyı ayakta tutmakla yükümlüdür. Bu görevi en güzel şekilde yerine getirenler, zulüm sistemleri tarafından taltife lâyık olabilirler. Ama zulme başkaldırmaya kalkıştıkları, sistem açısından tehlikeli olmaya başladıkları zaman her türlü cezaya lâyıktırlar.

Savaşlarda sivillerin zarar görmemesi için bazı yerlerin "güvenli bölge" ilan edilmesinden sonra oralara saldırı düzenlenmesi savaş suçudur. Oysa siyonist işgal rejimi bazı yerleri güvenli bölge ilan etmeyi, insanları toplu halde katletmek amacıyla bir yere toplanmalarını sağlamak amacıyla bir taktik olarak değerlendiriyor. Siyonist işgal yönetimi bu taktiğe daha önce de başvurmuştu. Ama Gazze'ye yönelik son saldırılarında çok sıkça başvurdu ve bu yolla binlerce insanı katlettiği gibi on binlerce insanı da yaraladı.

Kendilerini "uluslararası toplum" olarak tanımlayan çağın hâkim güçlerinin izledikleri politikaları meşrulaştırmak ve hedefe yerleştirdiklerine yönelik baskılarını haklı çıkarmak için en çok "insan hakları" ve "terör" kavramlarından yararlandıkları biliniyor. Bu kavramların her ikisinin de uygulamaya yansıtılmasında insana değer verilmesi söz konusudur. Ancak bu güçler kendi politikalarını kamufle etmede, kendi çıkar ve hesaplarıyla ilgili gelişmelerde bu kavramları tamamen ters yüz ederek çifte standartçı bir tavır sergilerler.

Hâkim güçlerin politikalarının omurgası durumundaki çağdaş emperyalizmin ayakta tutmaya çalıştığı yapının temelinde Batının maddeci, materyalist ve pragmatist felsefesi var. Materyalizmde insani ve vicdani değerler ikinci plandadır. O yüzden insana ondan elde edilecek çıkara göre değer verilir. Emperyalizm de bu anlayıştan hareketle, dünyadaki bütün insanlara, kendi çıkarları ve ayakta tutmaya çalıştığı denge için icra edecekleri hizmet açısından değer verir. Dolayısıyla bu çıkarlar ve emperyalist denge için tehlike arz eden insanların ortadan kaldırılmasında sakınca görmez. Kendileri tehlike arz etmeseler de savunulmaları emperyalizmin çıkarlarına zarar verecekse mağdur edilen insanlara sahip çıkmaz, insan olmalarından dolayı onlara bir değer vermez.

Zulüm sistemlerinin hep birbirine benzediğini tarihtekilerle günümüzdekileri karşılaştırdığımızda görürüz. Bu sistemlerin birinci ortak yanları da insana, lâyık olduğu değeri vermemeleridir. Zulüm sistemleri açısından insan, kurulan sistem ve yapıyı ayakta tutmakla yükümlüdür. Bu görevi en güzel şekilde yerine getirenler, zulüm sistemleri tarafından taltife lâyık olabilirler. Ama zulme başkaldırmaya kalkıştıkları, sistem açısından tehlikeli olmaya başladıkları zaman her türlü cezaya lâyıktırlar. Eğer yasal zemin onları bertaraf etmeye yetiyorsa cezaları verilir. Ama yasal çerçevenin yetersiz kaldığı zaman başka yollara başvurulur. Sabotajlar, suikastlar ve hatta topluca imha etmeler yani katliamlar da buna dâhildir.

76 yıla yakın bir süredir Filistin topraklarını işgal altında tutan siyonizm de küresel emperyalizmin sistemli bir şekilde ortaya çıkardığı, yönlendirdiği, beslediği ve desteklediği bir ideolojik akımdır.

Siyonist ideolojinin, devletleşme aşamasında da gayri meşru devletini kurmasından sonra da vahşeti ayakta kalabilmenin ve varlığını sürdürebilmenin yegâne metodu olarak kullandığı da bilinen bir gerçektir. Ben de şahsen bu gerçeği kırk yıldan beri anlatmaya çalışıyorum. Altı aydan beri Gazze'de sürdürülen insanlık dışı vahşi soykırım savaşı ise bu gerçeği herhangi bir tereddüde mahal kalmayacak şekilde gözler önüne sermiştir.

Her şeyden önce siyonist işgal güçleri bu savaşta uluslararası hukukun "savaş suçu" olarak tanımladığı suçların tümünü işlediler.

En başta savaşla herhangi bir ilgileri olmayan sivillerin kasten hedef alınması bir savaş suçudur. İşgal güçleri bunu fertlere değil kalabalık topluluklara, kitlelere yönelik olarak gerçekleştirdiler

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

496. Sayı Nisan 2024