Sayı : 497   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Sana İtikattan Soruyorlar ?

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

İlahi Adalet Açısından Engelli Olmak

  • 06 Ağustos 2022
  • 472 Görüntülenme
  • 476. Sayı / 2022 Ağustos



Engellilik daha çok insanda irade dışı meydana gelen “ıztırarı fiiller” kapsamına girer. Engelli olmak bazen genetik, bazen insanın anne ve babasının ve kendisinin hatalarından, çoğu zaman da dış sebeplerden kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte olayın imtihan boyutu da unutulmamalıdır.

 

Yüce Allah’ı bilmenin önünde hiçbir engel yoktur. En büyük engellilik, insanın Allah’ı bilmemesi ve tanımamasıdır. Yaşadığımız dünyada ister mükellef olsun, isterse olmasın bütün canlılara isabet eden engellilik gibi istenmeyen durumlar vardır. Özellikle Müslüman insan, engellilikten dolayı, dünyada Allah beni mi buldu diye İlahi adaleti sorgulama gibi hoş olmayan fiiller içerisine girmemelidir. Çünkü kötülükler kılık değiştirmiş iyilikler gibidir.

 

“Mademki Yüce Allah âdil-i mutlaktır. Öyleyse, milyonlarca insan sapasağlam yaşarken, ben niçin engelli olarak seçildim. Kendimi ikna edemiyorum. İçinde bulunduğum engellilik halini İlahi adâlet açısından izah edebilir misiniz?”

 

İnsanın, doğuştan ya da sonradan; bedenî, zihnî, ruhî, duyusal ve sosyal yeteneklerini kaybetmesine “engellilik hali” denilir. Engelli olmak, kolay değildir. Engelliler, topluma uyum sağlamada ve günlük ihtiyaçlarını yerine getirmede birçok zorluluklarla karşılaşabilmektedirler. Bunun için de korunmaya, bakıma ve rehabilitasyona ihtiyaçları vardır. Onun için engelli kişiler bir başka kişi ya da sosyal kurumların danışmanlık ve destek hizmetlerine muhtaçtırlar. Halk arasında bu insanlara özür ya da mazeret sahibi kişiler de denilir. Ülkemizde istatistikler yaklaşık olarak nüfusun % 12’sinin engelli olduğunu göstermektedir. Bu açıdan dünden daha çok günümüzde sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak engelli vatandaşlarımızın hayatlarını kolaylaştırmada her türlü destek üniteleri artırılmıştır.

İnanmayan bir kimse için engellilik meselesine İlahi adalet açısından değil, çok değişik zaviyelerden bakılır. Burada asıl sorun, inanan bir mümin için İlahi adalet açısından “engellilik” problemini nasıl çözümleyeceğiz? sorusudur. Bu sebeple biz meseleye itikâdî açıdan izah getirmeye çalışacağız.

Adalet, her türlü sapmanın ve haksızlığın karşıtı olup, bir şeyi ait olduğu yere koymak, hakkını vermek, eşit ve denk yapmak anlamlarına gelir. Bu anlamda adalet kelimesi; insaf, haklılık, söz ve eylemde doğruluk manalarını kapsayan bir denkleştirmedir. Bundan dolayı adalet, bir birleştirme noktası olan terazinin diline benzetildiği için mizan da denilmiştir. (Bkz. Hadid, 57/25) Yine aynı kökten; “orta yol, istikamet, eş, benzer, misil, bir şeyin karşılığı” gibi manalara gelen adl kelimesi, sıfat olarak kullanıldığında âdil ile eş anlamlı olup aynı zamanda Allah’ın isimlerinden biridir. Dolayısıyla Yüce Allah âdil-i mutlaktır. Bunda bütün Müslümanlar ittifak halindedirler. Ancak, âlemdeki varlıklar ile olaylardaki hikmet, şer ve adalet mefhumlarını kavrama konusunda insanlığın acizlik içinde olduğu da bir gerçektir.

Hakîm olan Yüce Allah bir bütün olarak varlığı hikmetine uygun bir tarzda muhkem olarak var etmiştir. O’nun eylemi olan hikmet ise, bir şeyi yerli yerince yaratmaktır. Buna göre adaletin temel anlamları arasında eşitlik, eşit, denklik ve hakkaniyet gibi anlamlar varken ve her şey İlahi hikmete göre yaratılmışken, nasıl oluyor da milyonlarca insan içerisinden bazı insanlar sağlam, bir kısmı da engelli olarak yaratılmıştır? Yine çocukların, genetik ya da hamile iken annenin radyasyona maruz kalması gibi nedenlerden dolayı engelli olarak dünyaya gelmelerinin ya da sonradan engelli olmalarının İlahi adaletle ilişkisi nasıl açıklanacaktır?

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

476. Sayı Ağustos 2022