Sayı : 496   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

İslam Aleminden

Ahmet Varol

İran'da Yeni Bir Toplumsal Deprem

  • 08 Kasım 2022
  • 231 Görüntülenme
  • 479. Sayı / 2022 Kasım



İran’da yaşanan toplumsal çalkantının, bazı yorumcuların iddia ettiği gibi sistemin çöküşüne ve Arap Baharının yaşandığı bazı ülkelerdeki gibi kitlesel devrime sebep olabileceği öngörülerinin tutması ihtimalinin çok zayıf olduğunu dile getirmiştik.

 

Tesettür konusunda da aslında tüm dünyada belli birtakım kurallar var ve uygulanmaktadır. Sadece sınırlar farklıdır. İhtilaf da bu sınırlarla ilgilidir. En doğrusu ise bu konuda da ölçüyü peygamberlerin insanlara tebliğ ettiği ahlaki kurallardan almaktır. Ama uygulamada iknanın tesiri icbardan çok daha güçlü ve ahlakidir. İran’da yaşanan sorunun temelinde de iknadan ziyade icbara ağırlık verilmesi var.

 

 

İran’da, tesettürle ilgili kurallara riayet etmediği gerekçesiyle genelde ahlak polisi olarak tanımlanan, İran sisteminde Geşt-i İrşad (İrşad Devriyesi) adı verilen zaptiyeler tarafından 13 Eylül 2022 tarihinde gözaltına alınan bir genç kızın üç gün sonra yani 16 Eylül tarihinde hayatını kaybetmesi bu ülkede uzun süren toplumsal çalkantılara ve kalkışmalara neden oldu.

Batılı kaynaklarda adı genellikle Mahsa Amini olarak yazıldığı için Türkiye’deki muhtelif medya organlarının da böyle yazdığı, Farsçadaki yazılışı Mehsa Emini, ikamet ettiği İran Kürdistanı bölgesinde bilinen adı ise Jina Emini olan 22 yaşındaki bu genç kızın ölümüne sorgulama esnasında maruz kaldığı işkence ve şiddetin sebep olduğu iddia edildi.

İran yönetimi, bu genç kızın hayatını kaybetmesiyle birlikte patlak veren hadiselerin yayılmasını önlemek için başlangıçta konunun araştırılacağı yönünde açıklamalarda bulundu. Ancak hadise zaten toplumsal kalkışmanın fitilini çekmişti ve resmi açıklamaların teskin edici olması ihtimali bulunmuyordu. Sonrasında ölüme işkence ve şiddetin değil genç kızın, 8 yaşında iken geçirdiği ameliyattan kaynaklanan beyin hipoksisine dayalı çoklu organ yetmezliğinin yol açtığı yönündeki otopsi raporu da kimseye inandırıcı gelmedi.

Bu durum karşısında İran iki seçenek arasında kalıyordu. Birincisi, toplumsal etki-tepki olgusuyla olayların genişlememesi için çok fazla üzerine gidilmemesi ve sadece bazı taşmaların önlenmesi suretiyle çalkantıların kendiliğinden yatışmasını beklemek. Çünkü olayların büyümesi durumunda selin önüne geçilememesi ve sistemin sarsılması söz konusu olabilirdi. Ama bunun tercih edilmesi durumunda, birtakım dış tahriklerin de devreye girmesiyle muhalif kitlesel tabanın cesaretlenmesi ve kontrolün hiç sağlanamaması, yani olayların yatışmayıp yayılması ve artık önlenemez noktaya doğru ilerlemesi ihtimali de vardı.

İkinci seçenek ise ne pahasına olursa olsun olayların bastırılması için devletin polisiye gücünün kullanılması ve ülkedeki sistemi tehdit edecek kitlesel hareketin yayılmasına sebep olmalarından korkulanların tepesine sopanın indirilmesi. Bu seçeneğin seçilmesi durumunda kimseye acımayan bir şiddetin devreye sokulması yoluyla belli bir süreden sonra selin önlenmesi ihtimali bulunduğu gibi şiddetin şiddeti doğurması suretiyle kalkışmanın zamanla geniş tabana yayılması ve hâkim sistemin geleceğini tehlikeye sokması ihtimali de vardı.

Anlaşıldığı kadarıyla hâkim güçler olayların başlangıcında biraz tereddütte kaldılar. Devletin sopasını kısmen kullandılarsa da nispeten hadiselerin kendiliğinden yatışmasını sağlayacak sebeplere başvurmayı da denediler. Ancak bazı dış güçlerin bu olayları İran’daki hâkim sistem aleyhine bir fırsat olarak değerlendirmeye çalışması ve tahrik edici faaliyetlerde bulunması, içeride de toplumun önemli bir kesiminin sistemin uygulamalarından rahatsız olduğunun anlaşılması üzerine yönetim işi oluruna bırakmayı değil devletin sopasını kullanarak hadiseleri bastırma yoluna gitmeyi tercih etti. O yüzden hadiseler her ne kadar kısa sürede geniş bir alana yayıldıysa da güvenlik mekanizmasının katı muameleleri ile kontrol altına alınması da çok fazla zaman almadı.

Bunda bizim gördüğümüz kadarıyla iki önemli hususun büyük etkisi olmuştur. Birincisi İran’da her ne kadar toplumun geniş bir kesimi sistemin uygulamalarından rahatsız olsa da örgütlü bir muhalefet mevcut değildir. Ayrıca İran’daki sistem Arap Baharı sürecinde yaşanan tecrübeleri de değerlendirerek meydanlara çıkan kitlelerin örgütlü bir yapılanma içine girmesini önlemek için bütün tedbirleri aldı. Bu amaçla en başta internetin kullanılmasını engelleyerek sosyal medya üzerinden yatay örgütlenme sağlanmasının önüne geçmeye çalıştı.

İkinci önemli husus ise İran’ın böyle bir kalkışmaya karşı hazırlıklı olmasının ve bu amaçla güvenlik mekanizmalarını yapılandırmasının yanı sıra aynı zamanda hâkim sistemi sahiplenen, korunması için çalışılması gerektiğine inanan bir toplumsal taraftar kitle oluşturabilmiş olmasıdır. Bu kesim zaman zaman yönetime eleştirel yaklaşsa da ülkede hüküm süren sistemi inançla ve değerlerle irtibatlandırmakta, onun korunmasını bir sorumluluk olarak algılamaktadır.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

479. Sayı Kasım 2022