Sayı : 514   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Esma-ül Hüsna

Adem Karataş

اَلْباَقِى

  • 30 Eylül 2025
  • 8 Görüntülenme
  • 514. Sayı / 2025 Ekim



El-Bâqıî; Varlığı için herhangi bir yokluk söz konusu olmayan, varlığının sona ermesi düşünülemeyen, sürekli olan, asla ölmeyen, ölümsüz, hayat sahibi, hayatın kaynağı olan, ebedî olan ve devam eden, varlığının sonu olmayan, sonsuz.

EL-BÂGIÎ: Sözlükte "kalmak, devam etmek, (kesintiye uğramadan geleceğe doğru sürüp gitmek)" (T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, c.4, s.536 / 99 Esma Sonsuz Mana, Fatma BAYRAM, s.317), "sabit olmak, bakmak ve gözetlemek anlamındaki "b-k-y" kökünden türeyen bir sıfattır." (Ayet ve Hadislerin Işığında Allah'ın İsim ve Sıfatları Esma-i Hüsna, Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ, s.129 / 99 Esma Sonsuz Mana, Fatma BAYRAM, s.317)

El-Bâqıî esmâsının ıstılah anlamı:

El-Bâqıî; Varlığı için herhangi bir yokluk söz konusu olmayan,

El-Bâqıî; Varlığının sona ermesi düşünülemeyen, sürekli olan,

El-Bâqıî; Asla ölmeyen, ölümsüz,

El-Bâqıî; Hayat sahibi, hayatın kaynağı olan,

El-Bâqıî; Ebedî olan ve devam eden,

El-Bâqıî; Varlığının sonu olmayan, sonsuz.

El-Bâqıî; "Allah'tan başka her şeyin gelip geçici olduğu" manasını ifade eden fâninin zıddıdır. (Bkz. T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, c.4, s.536 / 99 Esma Sonsuz Mana, Fatma BAYRAM, s.317)

Allah'ın isimlerinden olmak üzere, Kur'an'da yer alan Âhıir ve Samed kelimeleri de (Bkz. Hadîd , 57/3; İhlâs, 112/2) Bâqıî'nin manasını destekler niteliktedir. (Bkz. T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, c.4, s.536)

"O Allah ki, zihinde istikbâle izafe edildiği zaman Bâqıî, mâziye izafe edildiği takdirde Kadîm adını alır.

Mutlak Bâqıî; İstikbaldeki varlığı düşünüldüğü zaman bir "son"a dayanmayan "Ebed"i olandır. Bu zaviyede düşünüldüğü zaman, O'nun hakkında "O ebedî"dir.

Mutlak Kadîm de; Geçmişteki varlığının devamı bir "Evvel"e dayanmayandır. Çünkü O "Ezel"idir." (El-Maksadü'l-Esnâ, İmam GAZÂLÎ, s.108 / Esmâü'l-Hüsnâ, Prof. Dr. Ramazan ALTINTAŞ, s.427 / En Güzel İsimler O'nundur, Rukiye Kürkçü TORUK, s.334)

El-Bâqıî ism-i şerifi iki çeşittir:

a) Birisi, kendiliğinden Bâqıî'dir ve varlığı belli bir süreye bağlı olmayandır. İşte O, "Hüve'l-Bâqıî" olan Yüce Allah'tır. El-Bâqıî gibi, en güzel isme sahip olan Yaratan için fânilik yoktur.

b) Bir diğeri de, başkasıyla bâkî olandır. Bu da Allah'tan başka şeylerdir ki, onlar için fânilik vardır.

Bu bağlamda Yüce Allah tarafından bâkî kılınanlar iki kısımdır:

a) Birincisi, Allah'ın kendisini yok edeceği zamana kadar bizzat kendisi var olanlardır. Bunlar, gök cisimleri gibi şeylerdir. Kıyamet kopuncaya kadar varlığını sürdüreceklerdir.

b) İkinciler ise, kendisi ve bölümleriyle değil, türü ve cinsi ile bâkî olanlardır. Bunlara örnek de insan, hayvan ve bitki gibi türlerdir. Bu tür ve cins varlıkların her biri, eceli geldiği zaman ölür ama kıyamet gününe kadar üreme yoluyla nesillerinin varlığı devam eder. (Bkz. El-Müfredât, Ragıb el-İsfehânî, s.74 / Esmâü'l-Hüsnâ, Prof. Dr. Ramazan ALTINTAŞ, s.425) 

Allah'ın isim ve sıfatları başlangıçsız (ezelî) ve nihayetsiz (ebedî) olma özelliği taşıdığına göre, O'nun Hay ismi "ezelî ve ebedî bir hayatla diri" anlamına gelir ve bu manasıyla Allah'ın sonsuzluğunu vurgulamış olur. Nitekim bir ayette Cenab-ı Hakk Hay ismiyle anıldıktan sonra, ölümden münezzeh (lâ yemût) olmakla nitelendirilmiş (Bkz.Rahmân, 25/58 ) ve bir bakıma Bâqıî ismi tefsir edilmiştir. (Bkz. T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, c.4, s.536-537)

El-Bâqıî, kelâm literatüründe "varlığının sonu olmayan" anlamında Allah'ın isim ve sıfatları içinde zâtî-selbî grubundan kabul edilmiştir. (Bkz. T.D.V. İslâm Ansiklopedisi, c.4, s.537)

"Aslında varlığının başlangıcı olmayan, yani bir başkası tarafından belli bir zamanda var edilmeyen bir gücün varlığının sonunun da olmayacağı açıktır. Eskilerin tabiri ile "Kıdemi sabit olanın, ademi muhaldir. (Başlangıcının olmadığı kesin olanın sonunun olması akıl dışıdır.)" Kâinatta Yüce Allah dışındaki her varlığın bir başlangıç ve bitiş noktası vardır. Her varlığın nasıl başladığını sorduğumuzda bu soru geriye doğru bir sorular silsilesi olarak devam eder ve "büyük patlama"ya kadar dayanır. Oradan ötesinin ise akıl ve gözleme dayanan bir açıklaması yoktur. Bu paradokstan çıkabilmek için varlığın başlangıcının ezelden ebede giden bir mutlak varlığa dayandırılması şarttır. Her varlığın nedeni olan sonsuzdan gelen ve sonsuza giden bir varlık

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

514. Sayı Ekim 2025