İnancımıza göre hüsn-i hatime ile ruhu teslim etmek yüce Allah'ın bir lütfudur. Bir kimse bu ilahi lütuftan faydalanmak için; ihlaslı bir iman sahibi olmalı, olabildiğince günahın her çeşidinden kendisini korumalı, dilinden tövbeyi eksik etmemeli, az da olsa salih amel işlemeye devam etmeli, duanın gücüne inanarak Yüce Mevla'ya yakarmalı ve son nefeste şeytanın vesvesesinden korunarak imanla emaneti vermek için Allah'a sığınmalıdır.
İslam inancına göre mümin bir kimse, imansız öleceğinden emin olduğunu söylerse o kimse de bir problem var demektir. Bu problemlerin başında, vesvese ve şeytanın kendisini aldatması düşüncesi gelir.
"Şu anda yaşayan mümin bir insan kendisinin kesin olarak imansız öleceğini bilebilir mi? Ben de böyle bir hal var. Müminim, her ne kadar ibadetlerimi aksatmamaya, helal ve harama dikkat ederek yaşamaya devam etsem de sanki içimden bir ses, imansız öleceğimi fısıldıyor. Kendimi bir türlü ikna edemiyorum. Rahatsızlık içindeyim. Bu halden bir çıkış yolu var mıdır?"
Bu soru, iman, kader, insanın iradesi ve gayb bilgisi gibi derin itikadî konularla ilgilidir. "Bir kimse kendisinin imansız öleceğini bilebilir mi?" sorusunun cevabı, kesin olarak bilinemez. Çünkü, imanın son hali ya hüsn-i hatime ya da sû-i hatimedir. Ancak her ikisi de gaybî bir konudur ve yalnızca Allah tarafından bilinir. Kur'an'da bu açıkça ifade edilmiştir: "Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez; hiç kimse hangi yerde öleceğini de bilemez." (Lokman, 31/34) Hüsn-i hatime, İslam inancında bir kişinin imanla ve güzel bir şekilde ölmesi, son nefesini mümin olarak vermesi anlamına gelir. Dolayısıyla "hüsn-i hatime", güzel bir son, özellikle de iman üzere bir ölüm anlamı taşır. İman, Hz. Muhammed'in (sav) getirdiği ve Yüce Allah tarafından kendisine vahyettiği kesin olarak bilenen şeyleri tasdik etmektir. İslam akaidinde (inanç esaslarında), bir Müslüman'ın imanla ölebilmesi, ebedi kurtuluş (cennet) için temel şarttır. Bu bağlamda hüsn-i hatime, bir müminin en çok arzu ettiği ve Allah'tan dua ile istediği bir sondur. İmanla Yüce Allah'ın huzuruna varmak için kelime-i şehadet getirerek ya da kalbinde imanla vefat eden kimse, büyük günahları olsa dahi Allah'ın affı veya cezasından sonra sonuçta cennete girecektir. Kur'an'da bu durum şöyle ifade edilir: "Ancak Müslümanlar olarak can verin." (Bakara, 2/132) Hz. Peygamber (sav): "Kimin son sözü Allahtan başka ilah yoktur, cümlesi olursa cennete girer" (Ebû Davud, "Cenaiz" 20) buyurmuşlardır. İnancımıza göre amel, imandan bir cüz değildir. Ameli olmayan kimsenin imanı yoktur, denemez.
İmanın sıhhatinin şartlarından birisi, iman, yeis ve ümitsizlik halinde olmamalıdır. Mümin olmayan birisi, ölüm anı gelip dünya ile ilişkisi kesilip, ahirete varacağı yer kendisine gösterilince (can boğaza geldiğinde), iman etse bile bu iman makbul değildir. Kur'an'da Firavun'un ölürken iman etmesi bu duruma örnektir: "Azabımızı görünce, İsrailoğullarının inandığından başka ilah olmadığına inandım, dedi
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız