Sayı : 504   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Hususi Fikirler

Mustafa Çelik

Teknolojinin İstilası Karşısında Direnmek

  • 10 Ekim 2019
  • 1437 Görüntülenme
  • 442. Sayı / 2019 Ekim



İslâm, bilim ve teknoloji geliştirmeyi bir görev ve sorumluluk olarak telakki etmiştir, kendisine özgün bir ruh ve kimlik kazandırmayı da ihmal etmemiş, vahyin değerlerine tabi olarak ilerlemiştir. İlim, bir kulluk biçimi olarak ifade edilmiş, adalet, düzen, kamu yararı, emanet gibi kavramlarla da ilişkilendirilmiştir.

 

İslâm’ın emrinde olmayan ve İslâm’ın kural ve kaideleriyle mukayyed kalmayan Teknoloji mahremiyeti tüketti. Evleri perdelerle kapatmaya çalışsak da evin içini, yediğimizi, konuştuğumuzu sosyal medya içerisinde paylaşmamız adeta evleri perdesiz bir hale getiriyor.

 

 

Yeryüzünde insan olmak ve insan kalmak, bizi fıtratımızdan koparmaya çalışan güçlere karşı direnmemizle doğru orantılıdır. Teknoloji artık yaşamımızı istilâ ediyor. Kafamızı cep telefonlarımızdan, bilgisayarlarımızdan kaldıramıyoruz. Bir araya gelip muhabbet etmeyi özledik. Müslümanlar olarak Teknoloji hayatımızı istila ettiği günden bu yana dertleşmeyi, yârühemdem olmayı unuttuk.

Müslümanlar olarak kendi kelime ve ıstılahlarımızı bırakıp bize yabancı ve yalancı kelimelerle konuşuyoruz. Teknoloji kelimesi, esasında Yunanca “yapmak” anlamına gelen “techne” kökünden türetilmiş ve sanat anlamında kullanılan “art” ise Latince “yapmak” anlamına gelen “art” kelimesinden alınmıştır. Bu iki kelime Farsça “sanat” ve Arapça “sanai” kelimeleri ile ilişkilidir. Bugün hala Farsça ve Arapçada hem sanat ve hem de teknoloji ile ilgili olarak kullanılmaktadır. İlginçtir ki bugün Batı’da bu iki kelimede ayrışma gerçekleşmiş fakat bizde henüz böyle bir ayrışma yoktur. Gerçi günümüzde hurdacılardan aldıkları araba parçalarını birleştiren ve buna sanat diyen heykeltıraşların olmasına rağmen, Batıda sanat başka bir şey ve teknoloji başka bir şeydir. Bu üzerinde çok durulacak bir sorun değildir. Modern dünyada gördüğümüz, insan hayatını kuşatan eşyalar bugünkü anlamda teknolojiye karşılık gelmektedir. Hâlbuki sanayi devriminden önce insan hayatı, elle yapılan eşyalar, el sanatları ve sanat ürünleriyle çevrilmiştir. Ancak teknoloji kelimesinin Yunanca olmakla birlikte anlamı tamamen değişmektedir, bununla birlikte nitel bir farklılık taşımaktadır.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Teknoloji, Latin 2 Kelime kökünden türemiştir. Teknoloji, Grekçe “techne” ile bilim anlamına gelen “logia” sözcüklerinin birleştirilmesiyle türetilmiştir. En genel anlamıyla teknoloji, insan gereksinimlerini karşılamak, istenen amaçlara ulaşmak için bir bütün olarak doğanın dönüştürülmesi ya da yönlendirilmesi sürecidir. Antik yunan toplumlarında teknik, iktidarın emrinde, düşünce ve ahlak’a kafa tutmayan, yaşam düzeninden koparılmamış bir özellik taşımaktadır. Yüceltilmemiş, topluma hizmet aracı olarak görülmüş ve geliştirilmiştir.

“Kutsallığın merkeze oturtulduğu bu dönemde, kutsalı meşrulaştırmaya, iktidarla kutsalı bir arada tutmaya aracı olarak kullanılmıştır. O dönemde Hıristiyan dünya için de durum farklı değildir. Hıristiyan toplumlara göre de, aşkın ve üstün olma, dini değerlerinin onlara bir lutfu’dur. Teknik bu üstünlüğün bir etkeni değildir. Ancak, ne zaman ki deniz aşırı halklara hükümranlık söz konusu olduğunda, dini ölçütler önemini yitirmeye, bilim ve teknolojik kriterler belirleyici hale gelmeye başlamıştır.” (VXIII Yüzyılın başı- Adas, 2001, s. 12-13) Bu dönüşümü anlayabilmek için teknoloji ile zihin dünyası arasındaki ilişkiye vurgu yapılması yerinde olacaktır.

İslâm, bilim ve teknoloji geliştirmeyi bir görev ve sorumluluk olarak telakki etmiştir, kendisine özgün bir ruh ve kimlik kazandırmayı da ihmal etmemiş, vahyin değerlerine tabi olarak ilerlemiştir. İlim, bir kulluk biçimi olarak ifade edilmiş, adalet, düzen, kamu yararı, emanet gibi kavramlarla da ilişkilendirilmiştir.

“İnsan Allah’ın halifesi ve O’nun emanetinin koruyucusu olduğu için doğaya ve insana zarar verecek bilgiyi aramamalı, böyle bir teknoloji üretmemelidir.” (Serdar, Z. (2011) İslam, bilim ve kültürel ilişkiler , Sh: 210-211, (Çev. K. Atalar). İst./ 2011) Ama üretilen teknoloji, içerik olarak hilafet, emanet ve hikmet kavramlarına uygunsa dışarıdan da olsa almaktan çekinilmez. Örnek ve önderimiz Hz. Muhammed (sav) buyuruyor: “Hikmet mü’minin yitik malıdır, nerede bulursa alır.” (Sünen-i Tirmizî, İlim, 19)

“XVII. yüzyılda Bacon’un “Bilgi güçtür” söyleminde yerini bilgiye dayalı gücün cazibesi, XIX. yüzyıla kadar yararcı tahakküm ve kontrol hedefleri hâlini almış, bilim bir ideolojiye dönüşmüş; modern bilime ve modern tekniğe, “hâkim olma” ideolojisi sızmıştır.” (Serdar, Z. (2011) İslam, bilim ve kültürel ilişkiler, Sh: 237, (Çev. K. Atalar) İst./ 2011) Batı merkezli teknoloji, bilim maskesine bürünerek ilmi ve hikmeti mahkûm etmeye çalışıyor. Dolayısıyla teknoloji denilince ilmin ve hikmetin katili akla geliyor.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

442. Sayı Ekim 2019