Teknoloji ve İslam, muadili olmayan iki kavram. Medya ve İslam kavramların da olduğu gibi. İslam, Efendimiz Muhammed Mustafa (sav) aracılığı ile tüm insanlığa gönderilmiş olan son hak dindir. Kıyamete kadar baki kalacaktır. Bozulmasına, tahrif edilmesine, yok olmasına imkân yoktur. Buna Yüce Rabbimiz kefil olmuştur; “Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.” (Hicr, 15/9)
Teknoloji birçok tanımı olan bir kavramdır. Yaygın olarak “İnsan hayatını kolaylaştıranı araç-gereçlerin, makine ve aygıtların kendisiyle beraber, bununla ilgili yöntemlerin uygulama bilgisi. “ olarak tanımlanabilir. Teknoloji 21. Yüzyıl'da tüm insanlığın gündemdedir. İnsansız hava, kara, deniz araçları - otonom araçlar- uçan taksiler, insansız helikopterler ve benzeri bir sürü alet edevat makine ve aygıtlar şu an için hayatımıza girmiştir. Sağlık sektöründe robotlarla yapılan ameliyatlar, hastalıkların teşhisi için kullanılan ileri teknoloji laboratuar aygıtları ve yazılımlar, eğitimde kullanılan akıllı tahtalar, tabletler, programlar, havacılık ve uzay sanayinde uzay madenciliği, Ay ve Mars’a gitme çalışmaları, uzay turizmi teknolojinin ne kadar ileri gittiğine verilebilecek örneklerdir. Peki, insanlığın faydası için bu kadar geliştiğine inandığımız modern teknoloji Güney Amerika'dan Birleşik Devletlere, Kuzey Afrika'dan Avrupa'ya insanca bir yaşam için gitmek isteyen, mülteci olarak isimlendirilen insanlara niçin bir kolaylık sağlayamıyor. Onların yolculuklarının niçin iyi, rahat ve konforlu geçmesini sağlamıyor. Aynı şekilde robotların yaptığı ameliyatlardan ve ileri derece görüntüleme ve laboratuar aygıtlarından bahsettiğimiz şu günlerde niçin dünyadaki virüs ve salgın hastalıklar çoğalmaya başladı, dünyadaki sağlık sorunları niçin bir türlü çözülemiyor, kansere niye çare bulunamıyor? Uzay çalışmalarında Mars'ta su olup olmadığı ve Mars'a insan gönderme, uzay turizminden bahsederken Afrika'daki Asya'daki bazı yerlerde kıtlığın ve susuzluğun önüne geçilemiyor? Bütün bunlar bir soru olarak ortada duruyor.
Bugün bize modern teknoloji anlatıldığı kadar insanların hayatını kolaylaştırmadığı gibi zorlaştırdığı ortadır. Öyleyse insanlığın ve dünyanın sorunları eskisinden daha çok çetrefilli ve içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Bugünlerde çok kullandığımız “teknoloji” kavramı bir paradoks oluşturmaktadır. Öyleyse teknoloji kullanımı insanlığı zapt u rapt altına almak isteyen, Allah’a meydan okuyan veya tanrıcılık oynayan şeytani bir illüzyonistin elinde, insanlığı aldatan, gözünü boyayan sihirli değnektir. “Ey insanlar! Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın çok aldatıcı (Şeytan) Allah hakkında sizi aldatmasın.” (Fatır, 35/5) Çünkü mevcut sorunları çözemediği gibi sorunların çoğalmasına ve yenilerin eklenmesine; insanlığın krizinin ve bunalımının daha da derinleşmesine sebebiyet vermiştir. Biz biliyoruz ki bugün, hicri 15. yüzyılda (M.21. yy) krizdeki ve bunalımdaki insanlığın ve sistemlerin tek alternatifi İslam’dır. Bu açık ve net ortadadır. Peki, İslam dünyası bunalım ve krizdeki insanlığın ve sistemlerin çaresinin kendisi olduğunun farkında mıdır? Bugün hicri 15. yüzyılda ortaya çıkmış sorunları ve bunları tanımlayan kavramların veya bunlara sebebiyet veren sosyal, siyasi, ekonomik olayların farkında mıdır? Söyleyecek sözü var mıdır? Bu sorular cevaplanmak üzere ortada durmaktadır.
Modern teknoloji insanlığın ve dünyanın sorunlarını çözmek için ortaya konulan bir sonuç değildir. Modern teknoloji Müslüman için bir sebeptir. Zülkarneyn (as)’ın kıssasında geçtiği gibi, Rabbimizin bize verdiği bir sebeptir. “Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda (amacına ulaşabileceği) bir yol verdik.” (Kehf, 18/84) Radyo, televizyon, sinema veya sanat insanlığın huzuru ve mutluluğu için bir alet ve araçtır. O zaman bu kavramı şeytani bir illüzyonistin elinden almak, yeniden Kur’an ve sünnet ekseninde tanımlamak bizim için farz-ı ayndır. Bu ise teknolojinin dayanağı olan bilimin yeniden tanım ve tasnifini zorunlu kılmaktadır.
“Şöyle dedik: Korkma (ey Musa!) Çünkü sensin en üstün olan. Sağ elindekini (değneğini) at ki, onların yaptıklarını yutsun. Şüphesiz yaptıkları bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise nereye varsa kurtuluşa eremez. (Musa’nın değneği, sihirbazların ipleriyle değneklerini yutunca) sihirbazlar hemen secdeye kapandılar ve: Harun ve Musa’nın Rabbine inandık, dediler.” (Taha, 20/68-70)
teknoloji, Firavun’un sihirbazlarının elindeki sihir gibi sahte ve aldatıcıdır. Müslümanlara düşen görev ise gerçeğin ortaya çıkmasına vesile olacak çaba ve gayretleri ortaya koymaktır. Bu sayımızda siz değerli okurlarımızın huzuruna “Teknoloji ve İslam, Teknolojinin Müslümanların Hayatına Etkileri” dosyası ile çıkıyoruz.
Huzurlarınızda olmamıza yazdıkları kıymetli makaleleriyle vesile olan bütün yazarlarımıza en kalbi teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Siz değerli okurlarımızı, “Teknoloji ve İslam, Teknolojinin Müslümanların Hayatına Etkileri” hususunda doğru bir şekilde bilgilenmek ve şuurlanmak için dergimizi baştan sona okumaya davet ediyoruz.