Fırat’ın kenarında abdest alıyor olsak bile, o suyu israf etmemekle bizi yükümlü tutan bir dinin mensupları olarak; başta sofralarımızda olmak üzere, evlerimizde, işlerimizde, okullarımızda yaptığımız israfları görüp, bunların önüne artık bir set çekmemiz gerekmiyor mu?
Bir şeyi samimiyetle itiraf edelim ki; israf hayatımızı tamamen kuşatmıştır. Bugün zamanın yetmediğinden şikâyetçi olan bizler, ellerimizi vicdanlarımıza koyarak yeniden bir muhasebe yapmak zorundayız; yetmeyen zaman mı, yoksa gereksiz yere harcadığımız şeyleri karşılamak için bir ömür tükettiğimiz nefesler ya da amaçsızca saçıp-savurduğumuz vakitler mi?
İhvane’ş-Şeyâtîn/Şeytanların Kardeşleri ifadesi, çok önemli bir nitelendirmedir ve öyle her önüne gelene karşı kullanılamayacak kadar da ağırdır.
Peki, bu ağır ve önemli ifadeyi neden biz kullanma ihtiyacı hissettik? Öncelikle şunu söyleyelim ki; bu ifade bize ya da başka birine ait bir ifade değil, Kur’an’ın kullandığı bir nitelendirmedir. O halde sorumuzu şöyle düzeltelim; Kur’an bu ağır ifadeyi kime karşı kullanmış olabilir?
Hakikati inkâr edenlere mi? Allah’ın bir rahmet vesilesi olarak gönderdiği mesajlara karşı duyarsız davrananlara mı? Gelen elçileri katledip, kitaplarını tahrif ve tebdil edenlere mi? Allah’a karşı savaş açanlara mı? Büyüklük taslayıp, rablık iddiasında bulunan sahte ilahlara mı? Günah bataklığında yüzenlere mi?
Günahına meşru kılıflar bulup, tövbe edeceği yerde, yaptığı yanlışları savunanlara mı? Faiz, içki, kumar, zina ve daha başka yasaklara karşı sınır tanımayanlara mı? Bu listeyi uzattıkça uzatalım; eğer ilgili ayeti bilmiyorsak, inanın en son sıraya yazacağımız bir eylemi Allah (cc) şeytanlarla kardeş olmak gibi ağır bir ifade ile nitelendirir. Öyleyse daha fazla sözü uzatmadan söyleyelim; Rabbimiz bu ifadeyi israf edenler için kullanır.
İsra suresinde Rabbimiz şöyle buyurur: “Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma. Çünkü amaçsız yere saçıp savuranlar ihvane’ş-Şeyâtîn/şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.” (İsra, 17/26-27)
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız