Hayat, insana bahşedilen ömür sermayesinin adıdır. Bu sermayenin kullanım hakkı, insana sonradan hesabı sorulmak üzere verilmiştir. Doğru bir kullanımla sonsuzluklar diyarında sınırsız nimetleri nasıl hakkedeceğimizin yolunu ise, bize bu sermayeyi bahşeden Rabbimiz bildirmiştir. Bizlere düşen görev, bu sermayeyi istediğimiz gibi kullanırken ara sıra molalar verip, hayatımıza virgüller atarak geçmişe yönelik bir muhasebe yapmaktır. Böyle bir muhasebenin yolu ise murakabedir. Düşünmek, insan olmanın bir gereğidir. Ama insan olmak için yeter sebep değildir. İnsan, düşünerek ve hareket ederek var olduğunu kanıtlar. İnsana mahsus olan düşünerek hareket etmek, kendi kendisini ve başkalarını değiştirmek demektir. Düşünce pratiğe etki ettiği zaman değer kazanır. K. Kerim'de ısrarla üzerinde durulan düşünce ibadeti, işte bu şekilde pratiği yönlendiren bir düşünmedir. Modernizm, insanı bu yetisini kullanmaktan alıkoymak için birçok yol ortaya koymuştur. Günümüzde teknoloji de en fazla modernizmin bu amacına hizmet için kullanılmaktadır. Tv, internet, sosyal medya ve çeşitli spor oyunları hep bu amaca hizmet için kullanılır. İnsan, düşünme yeteneğini kullanamadığı zaman kişiliğini ve şahsiyetini kaybetmektedir. Çünkü düşünen insan şahsiyetlidir ve niçin var olduğunun farkındadır. Hz. İbrahim (as) düşünerek Rabbini bulmuş ve hayatını bu düşüncesiyle şekillendirerek putları kırmıştı. Bizim de Hz. İbrahim gibi düşüncelerimizi pratiğe yansıtmamız gereklidir. Önce bizleri düşünme ibadetini yerine getirmekten alıkoyan sebepleri ortadan kaldırarak İşe başlamalıyız. Bu sebepleri ortadan kaldıramazsak bizleri yönlendirecek düşünceleri de üretemeyiz. Daha sonra Rabbimizin bize bahşettiği akıl nimetini sahip olduğumuz bilgiler üzerinde kullanmalıyız.
Allah bizlere sevinmemiz ve kendisine yakınlaşmakta kullanmamız için birçok nimet verdi. Verdiği nimetlerin kendisi tarafından verildiğini unutmamamız için de bazen geri aldı. Yani, verdi sevindirdi, aldı hüzünlendirdi. Verdiği zaman şımarıklıktan, aldığı zaman isyandan sakındırdı. Verdiği zaman şükür, aldığı zaman sabır istedi. Peki, bizler hayatımıza bir virgül atıp düşündüğümüzde yukarıda ifade etmiş olduğumuz tavırları sergileyebildik mi? Sevinmeyi ve üzülmeyi, şımarıklıktan ve isyandan uzak durmayı, şükrü ve sabrı bilebildik mi? İşte her birimiz geriye dönüp bu muhasebeyi ciddi ciddi yapmalıyız. Neyin acısını çekip, neler için üzülmemiz gerektiğini iyi tespit etmeliyiz. Sıkıntısını çekmemiz gereken asıl hususu İmam-ı Rabbani'nin Mektubatından aktaracağız: "Her birimiz cinnet sınırına varmadan Müslümanlığa varamaz" devamla bu sözünün yorumunu şu şekilde yapıyor: "Burada cinnet sınırından maksat şudur: İslam'ı yüceltmek ve Müslümanlara hizmet yolunda şahsi menfaat ve zararına aldırmamak, elde ettiğimize veya elden kaçırdığımıza tınmamak." Bizler hiç böyle bir sıkıntı yaşadık mı? Eğer cevabımız menfi ise demek ki hayatımızın virgül attığımız yere kadarı boşa gitmiş. Eğer bu sıkıntıyı yaşayabilsek denizler gibi cömert, güneş gibi tatlı ve toprak gibi alçak gönüllü bir hayat yaşarız. Bu yaşam tarzı, etrafımızdaki yaşadığını zanneden ölülere de hayat verecektir. Yeter ki bizim sevincimiz ve hüznümüz Allah'a ve Allah'ın dinine karşı görev ve sorumluluklarımız hususunda olsun. Eğer bu hususta sıkıntı çekersek bu sıkıntılar için çıkış yolunu yine bizlere Rabbimiz vaat etmiştir:
"Kim Allah'a karşı gerçek manada sorumluluğunun bilincinde olursa, O, onun için sıkıntıya düştüğü her hususta mutlaka bir çıkış yolu açacaktır?" (Talak, 65/3)
Müslüman bir insanın rastgele bir hayatı ve hayat tarzı olamaz. Onun hayatının manası, maksadı ve hedefi vardır. Kendisini yaratan Rabbi ile olan iletişimi, irtibatı, belli zaman ve belli mekânlarla kayıtlı değildir. Müslüman şahsiyet her zaman ve mekânda Allah ile irtibat ve iletişim halindedir. Bu iletişim kopar, insan başıboş yaşamaya başlarsa ruh sağlığı da bozulmaya başlar. İçinde yaşamış olduğumuz toplum, maalesef şükür ve sabrı unutarak ruh sağlığını hızlı bir şekilde kaybediyor. Ruh sağlığını kaybeden bir insanı bu dünyada mutlu edebilecek hiçbir şey yoktur.
Bu sayımızda sizlerin huzuruna, hayatımızı şükür ve sabır dengesi üzere yaşamamıza, beden sağlığımıza göstermiş olduğumuz özeni ruh sağlımıza da göstermemize vesile olması umut ve duasıyla "Kur'an ve Sünnetin Işığında Ruh Sağlığımız" dosyasıyla çıkıyoruz.
Elinizde, gündeminizde ve gönlünüzde olmamıza vesile olan değerli yazarlarımıza, makaleleri için teşekkürlerimizi arz ediyor; siz vefalı, fedakâr ve hassas okurlarımızı dergimizi baştan sona okumaya davet ediyoruz.
Aralık sayımızda buluşmak duasıyla.



















