Öncelikle; Gazze, sadece Gazzelilerin ve Filistinlilerin değil; bütün Müslümanların, hatta bütün insanların bir sınavı olarak karşımızda duruyor. Rabbimiz, Gazze ile kullarını deniyor. Gazzeli Müslümanların safında yer alıp; eliyle, diliyle, malıyla bir şeyler yapanlar, hiç olmazsa kalben zalimlerden nefret ederek mazlumlar için gözyaşı döküp dua edenler bu sınavı kazanacaklar inşallah. Kim de umursamazsa ya da zalimlerin safında yer alıp onları savunursa; kaybedecek.
Allah'a verdikleri sözde durmayanlar, gönderdiği kitabı tahrif edip bozanlar, kullara verdikleri sözde dururlar mı? Güvenilmez onlara. Verdikleri söze de yaptıkları yeminlere ve anlaşmalara da güvenilmez. Bu yüzden Allah lanetledi onları. Kalpleri katılaştı.
"Bakmak ayrı şey, görmek ayrı." derler. Bakan değil, gören ders alır. Bazıları, görmek şurada kalsın, bakmıyorlar bile. "Göklerde ve yerde nice ayet (Vahiy. Kur'an ve kâinat ayetleri, ders ve ibret almak için mucizevi deliller, işaretler, belgeler, kanıtlar) var ki; onlara uğrarlar da, yüzlerini çevirerek (düşünmeden, ibret almadan) yanlarından geçip giderler." (Yusuf, 12/105)
Aklını kullanmayan, düşünmeyen insanlar; vahye, göklere, yerlere, tarihe, yaşanan olaylara, gerçeklere ilgisiz kalırlar. Vurdumduymaz bir tavırla sadece ölü gözlerle bakarlar. Çok önemli olsa bile ilgilerini çekmez. Daha anlamsız, önemsiz, boş şeylerle (lağivle) meşgul olur, oyalanırlar.
Akıllı insanlar ise; Allah'ın kitabına, göklere, yerlere, tarihte ve günümüzde yaşanan olaylara ibret ve ders almak amacıyla bakarlar. Mesajına kulak verirler. "Bu konuda bana düşen sorumluluk ve görev nedir?" diye düşünürler.
İnsanların Gazze'ye bakışlarını da bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
Gazze'de yaşananlara yüz çeviren körler, sağırlar, vicdansızlar bizi çok da ilgilendirmiyor. Sorumluluğunun bilincinde olanlar nasıl bakmalıdırlar? Alacakları mesaj, ders ve ibretler neler olmalıdır? Bunun üzerinde biraz düşünelim istiyoruz:
Öncelikle; Gazze, sadece Gazzelilerin ve Filistinlilerin değil; bütün Müslümanların, hatta bütün insanların bir sınavı olarak karşımızda duruyor. Rabbimiz, Gazze ile kullarını deniyor.
Gazzeli Müslümanların safında yer alıp; eliyle, diliyle, malıyla bir şeyler yapanlar, hiç olmazsa kalben zalimlerden nefret ederek mazlumlar için gözyaşı döküp dua edenler bu sınavı kazanacaklar inşallah. Kim de umursamazsa ya da zalimlerin safında yer alıp onları savunursa; kaybedecek.
Küçücük bir coğrafyada, bir avuç Gazzeli Müslüman, dişini tırnağına takmış, dünyanın süper güçlerine karşı onurlu, şerefli, haysiyetli bir milli mücadele savunması yapıyor. Kimileri şehit oldu, kimileri yaralı, kimileri yakınlarını kaybetmenin acısını kor gibi yüreğinde taşıyor. Evleri başlarına yıkıldı. Açlıktan bebekler, çocuklar ölüyor. Perişanlık diz boyu. Allah'ın izniyle kazandı onlar sınavı.
Biz de kazandık mı sınavı? Yarın Allah bizi de mazur görecek mi bu konuda? İçimiz rahat mı?
Bizim görevimiz, vicdansız zalimlerden ve onları destekleyenlerden merhamet dilenmek değil; aramızda birliği sağlayarak, dayanışma içinde -her bakımdan- onlardan daha güçlü konuma gelmek için çalışmaktır. Onları ancak güç durdurur. Rabbimiz, bizim elimizle zalimleri cezalandırmak istiyor. (Bkz. Tövbe, 9/14)
Bunun için bizim ne yaptığımız önemli
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız



















