Diline hâkim olan Müslüman ideal Müslüman‘dır, tıpkı namaz kılan Müslüman’ın ideal Müslüman olduğu gibi… Müslüman dili ile Müslüman‘dır. Dilinden ve elinden insanların güvende kalamadığı bir Müslüman kendine istediği payeyi biçebilir. Ayet ve hadislerde ise dilini koruyamayanların akıbeti bellidir.
Tekrar dönmemek üzere terk edilen ve geçmişe nedamet duyulan bütün günahların bağışlanacağı gibi, dil ile işlenen günahlar da tövbe ile temizlenebilir. Dile günah işletmemek esas alınmalıdır ama yine de dil bir hata ederse hemen tövbe ile temizleme yoluna gidilmelidir. Tövbe edilecek olan dille işlenmiş bir günahın ardından, bir kul bağlantısı da bulunuyorsa hak sahibi ile helalleşilmesi şarttır.
İslam‘a nispet edilişimizin yani bizim Müslüman olarak anılmamızın mücerret bir isimlendirme olmadığı, tartışılmayacak kadar açık seçik bir durumdur. Mevcut muharref din mensuplarının dinlerine nispet edilişleri ile bizim İslam‘a nispet edilişimiz arasında muhteşem farklar vardır. Onların Yahudi veya Hıristiyan olarak anılmaları, içini dolduramayacakları bir dosyanın üzerinde adlarının bulunmasıdır. Bizim Müslüman olmamız ise hayatın her alanında “Müslümanca, İslam‘a göre” ayarlanmış kurallarla düzenlenmiş bir yaşam tarzını yansıtmaktadır.
Hıristiyan veya Yahudi, haftanın belli günlerinde ibadethanesine gidebilir ve bu onun dindarlığı için yeter. Müslüman ise her gün, her an ibadet ortamında olmadıkça Müslüman olmanın içini dolduramaz. Onların dini bir kenarda ticaretleri öbür kenarda durabilir. Müslüman ise ticaretinden yatak odasına, siyasetinden sosyal beraberliklerine kadar her alanda İslam’ın kendisine çizdiği çizgilere göre yürümek, düşünmek, uygulamak zorundadır.
İslam, ibadethane dini değildir. Hayatın dinidir. İslam’ın olduğu her yerde hayata hâkimiyet vardır. Çarşılar onundur, sokalar onunla yürünür. Ekonominin hesaplarını o yapar. Evler onunla mamurdur. Camiler ise bir enerji depolama yerleridir. Camide başka evde başka bir Müslüman tasavvuru yapılamaz.
Müslüman, giyiminden bellidir. Yürüyüşünden bellidir, namaza bile yürüse vakarlı yürür. Heybetlidir, zelil olmaz. Zengin olsa şımarmaz, fakir olsa sefilleşmez.
Müslüman’ın ayakları ölçülü ve yöneltilmiştir, batıla doğru yürümez, yürüse kalbi onu geri çeker. Eli hakkı tutar, haramı tutmaz, zulme yardım etmez.
İslam, insanları dine davet ederken beyinlerini boşaltıp Allah‘a gelmelerini emretti. Eski birikimi ile gelenin bekleyebileceği bir salon yoktur. Diline hâkim olan Müslüman ideal Müslüman‘dır, tıpkı namaz kılan Müslüman’ın ideal Müslüman olduğu gibi… Müslüman dili ile Müslüman‘dır. Dilinden ve elinden insanların güvende kalamadığı bir Müslüman kendine istediği payeyi biçebilir. Ayet ve hadislerde ise dilini koruyamayanların akıbeti bellidir.
Dil değil de ne?
Rasûlullah (sav) sahabeden Muaz bin Cebel’le yaptığı uzun konuşmasının ardından ona dilini göstererek: “Buna dikkat et! demesi üzerine oda: Ya Rasûlellah, biz konuştuklarımızdan da hesaba çekilecek miyiz?” şeklinde sorması üzerine meşhur uyarısında bulunmuş ve şöyle demiştir: “İnsanları yüzleri üstünde ateşe sürükleyen, dilleri ile söyledikler değil de nedir?” (Tirmizî, “İman”, 8/2616; İbni Mace, 3973)
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız