Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Eğitim

Asuman Düzgün

Tüketim Çağında Tüketilen Şükür Duygusu ve Çocuklarımız

  • 08 Şubat 2022
  • 580 Görüntülenme
  • 470. Sayı / 2022 Şubat



Zamanı, parayı, bilgiyi, ilişkileri, eşyayı kısaca her şeyi hızla tüketen çağ insanı, varlığını tüketmek üzerinden tanımlamaya başladı. Descartes'in ünlü sözünü "Tüketiyorum öyleyse varım" şeklinde değiştirerek, bunu kendisine sanki ilke edindi. Tüketim kültürünün oluşturduğu bu insan profili, tüketirken aslında tükendiğini, aracı amaçlaştırdığını ve iç huzuru yanlış yerlerde aradığını idrak etmeye başladığında, sanırım birçok şey değişmiş olacaktır.

 

Çocuklarımıza şükür duygusunu aktarırken öncelikle biz yetişkinlerin ne kadar şükür sahibi olduğumuza bir bakmak gerekir. Sahip olduğumuz maddi ve manevi şeylerin idrakiyle, var olandan duyduğumuz memnuniyeti çocuğumuzun da görmesi gerekir. Her şeyden sürekli şikâyet eden, hiçbir şeyden memnun olmayan bir tavır, aynen çocuğumuza da sirayet edecektir.

 

Çocukluğumuzda okuduğumuz bir masal vardı: “Alaaddin'in Sihirli Lambası.” Bu masalı okurken Alaaddin'in her isteğinin gerçek olmasından keyif alır ve onun karşısına hiçbir engelin çıkmaması için, içten içe dua ederdik. Masalı devam ettiren şeyin, insanda doymak bilmeyen “isteme” hali olduğunu ise sonraları anladık. Çünkü öğrendik ki, isteme bittiğinde masal da bitecekti. Şimdi bu yüzyılın hikâyesini yazan sömürgeci kapitalist sistem patronları ise, herkesi bir zamanlar okuduğumuz masaldaki gibi bir sihirli lamba arayışına itti. Ve insanlara, mutluluğa ulaşabilmenin yolunun ancak tüketmekle olabileceğini her gün dozunu artırarak empoze ediyorlar. Yoğun uyarı bombardımanı altında gözü bulanıp, zihni uyuşan muhteris kişi ise, istek ve ihtiyaç çıkmazında israf eden tarafta yerini alabiliyor.

Malum olduğu üzere tüketimdeki en önemli nokta, ihtiyaçların ne olduğudur. Bu konuda makul olanın ölçüsünün toplumlara ve kişilere göre değiştiğini biliyoruz. Temel meşru ihtiyaçlar belirlenirken dayanak kabul edilen; inanç, gelenek, görenek, örf, adet, değerler gibi toplumsal kabuller vardır. Fakat tüketim çarkının uzmanları hem bu dayanaklara hem de ihtiyaç kavramına profesyonelce müdahale ederek ihtiyaç kavramın da anlamını değiştirdiler. Böylelikle ihtiyaç haricindeki birçok ürün, kişiler tarafından ihtiyaçmış gibi algılanmaya başlandı. Sonucunda ise, mağazalara sınırlı ihtiyaçlarını karşılamak için giren birçok kişi, sınırsız isteklerine mağlup olarak çıkar hâle geldi.

Zamanı, parayı, bilgiyi, ilişkileri, eşyayı kısaca her şeyi hızla tüketen çağ insanı, varlığını tüketmek üzerinden tanımlamaya başladı. Descartes'in ünlü sözünü "Tüketiyorum öyleyse varım" şeklinde değiştirerek, bunu kendisine sanki ilke edindi. Tüketim kültürünün oluşturduğu bu insan profili, tüketirken aslında tükendiğini, aracı amaçlaştırdığını ve iç huzuru yanlış yerlerde aradığını idrak etmeye başladığında, sanırım birçok şey değişmiş olacaktır. Derdimize derman ararken maddeye sahip olarak haz almamızı haykıran vitrinlere karşı; var olana hamd, şükür ve kanaatin şifalı ellerine kendimizi teslim etmemiz gerekir. Yine çocuk eğitiminden sorumlu biz yetişkinlerin bu değerlerle donanmış çocuklar yetiştirmek için gayret göstermemiz kaçınılmaz görünüyor. Peki, bu tüketim çağında şükreden çocuklar yetiştirmek için acaba bizler neler yapabiliriz?

Öncelikle “şükür” kelimesinin ne anlama geldiğine bakarak meseleyi aklımıza biraz daha yakınlaştıralım. TDK'ya göre şükür kelimesi; mutlu bir olaydan, yapılan bir iyilikten dolayı hoşnut olma ve minnet duyma hâli olarak geçiyor. Gazali ise şükrü açıklarken ilk basamağının “bilmek” olduğunu ifade eder. Burada bilmek kısmında, farkındalık kazanmak yatıyor. Farkındalık ise, bizim sahip olduğumuz ve bize memnuniyet veren her şeyin idrakine(bilincine) varmakla başlıyor. Mesela bizler insan ilişkilerimizde bir şeye teşekkür etmek için, öncelikle teşekkür edeceğimiz durumu farketmemiz gerekir. Çünkü farkedilmeyen yerde eylem olmayacaktır.

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

470. Sayı Şubat 2022