Kur’an-ı Kerim’in kendine has ve mahsus bir medeniyeti vardır ve Kur’an medeniyeti bir hakikattir. Kur’an’ın medeniyetini sahabe kadrosuyla ete ve kemiğe büründüren Hz. Muhammed (sav)’dir. Müslümanların inanç lügatlerinde Peygamber; hayata dönüşen, yürüyen Kur’an’dır. Allahû Teâlâ tarafından gönderilmiş bütün Peygamberler gibi, Hz. Muhammed (sav) de bir medeniyet muallimidir.
İnsanlık bugün, geçmişten daha çok Kur’an medeniyetine muhtaçtır. Ancak İslâm ülkelerinin bugünkü haline bakarak, İslâm medeniyetine gölge düşürme gayreti yanlıştır. Müslümanlara düşen görev, Kur’an medeniyetinin inanç ve ahlâk nizamını yeniden ihya ederek kendi ruhlarında ve kendi hayatlarında yapacakları yenilenmedir.
Kur’an-ı Kerim bizlerden temiz beyinler, temiz bedenler ve temiz beldeler istiyor. Kur’an-ı Kerim; kavramlarıyla tasavvurumuzu, emir ve nehiyleriyle tavırlarımızı, hükümleriyle kararlarımızı, misalleriyle de şahsiyetimizi inşa eden bir hükmü hükümet, bir din-ü devlet, bir ümmet ve medeniyet kitabıdır.
Asrımızda ortaya çıkmış olan Batı medeniyeti; bir yol kazası, İslâm medeniyeti ise enkazların altında kalmış fıtri iyiliklerin ve güzelliklerin kazı çalışmasıdır. Kur’an medeniyetinde insan merkezli bir hayat, iman merkezli bir insan, bilgi merkezli bir iman, kaynağı el-Hak olan Hakikat merkezli bir bilgi esası aslidir. Medine olmadan medeniyet olmaz. Medenî olunmadan, Medenîler bulunmadan da Medine kurulamaz.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız