Bu gün yaÅŸadığımız dünya sadece inanmayanların deÄŸil, aynı zamanda inananların da sebep olduÄŸu yüzlerce küresel sorunun ıstırabını çekiyor. Ekolojik dengeyi yerle bir eden çevre sorunlarından, bilimin ve teknolojinin sebep olduÄŸu etik sorunlara, küresel kapitalist ekonomik sistemin dolaylı olarak yarattığı ve de ihtiyaç duyduÄŸu açlık, yoksulluk ve eÅŸitsizlikten siyasi sistemlerin çözmek ÅŸöyle dursun teÅŸvik ettiÄŸi etnik ve mezhepsel çatışmalara kadar insanlığı kendinden utandıracak yüzlerce küresel sorun kangren olmuÅŸ bir ÅŸekilde çözüm bekliyor.
Bu gün artık konunun din olduÄŸu hemen hemen her ortamda “geleneÄŸe” atıfta bulunmayan bir konuÅŸmaya rastlamıyoruz. Bazen bu o kadar sık yapılıyor ki din ve gelenek neredeyse eÅŸ anlamda kullanılıyor. “Bu geleneÄŸimizde yok” ya da “gelenek bize bunu söyler” gibi cümleler “Bu dinde yok” veya “din bize bunu söyler” anlamında ele alınıyor. Lakin din ile geleneÄŸin bu denli özdeÅŸleÅŸtirilmesi her ikisinin de yanlış kavranmasına, her ikisinin de hayatımızda yanlış kurgulanmasına ve dolayısıyla baÅŸa çıkamadığımız sorunlarla muhatap olmamıza neden oluyor.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız