Ä°nancından ve onurundan ödün veren bireyler gittikçe silik, sinik, sönük bir savrulma ile saygınlık ve ağırlıklarını yitiren zavallılara dönüÅŸüyorlar… Sonuçta öznelliÄŸini, özgünlüÄŸünü, özgürlüÄŸünü hazlarına ve hırslarına kurban eden bir nesille karşı karşıyayız. Aidiyetlerini yitiren acziyetlere tanıklık ediyoruz… Modern uygarlıkların onursuz yaÅŸamları bizim dünyamızı kuÅŸatmaya devam ediyor… Yanlış adreslerde izzet arayışları, insanoÄŸlunun hüsran ve hicranını derinleÅŸtiriyor… Kutsallarını topraÄŸa gömen insanlar çamurlaşıyor… Çaresizlik girdabında hiçleÅŸiyor…
Ä°mandan sonra zillet ne acı bir hüsran!.. Hayatı sadece ve sadece Rahman’a ve Rasul’e kodlamadan ne RabbanileÅŸebiliriz ne de izzete yol bulabiliriz… Åžimdi ÅŸu mazlum ümmetin maruz kaldığı zillet, zulmet, zulüm, esaret ve sefaleti nasıl yorumlayacağız? Ve nasıl kurtulacağız? Hiçbir ÅŸey olmamış gibi davranabilir miyiz? YaÅŸananları alın yazgısı diye geçiÅŸtirebilir miyiz?
Onursuz yaşamların tehdidi altındayız.
Olmanın ve onurlanmanın ıskalandığı, sahip olmanın kutsandığı günlerden geçiyoruz…
Hayatın anlam ve amacının flulaÅŸtığı zorlu süreçlerde anlam ve onur arayışı daha bir anlam kazanmış oluyor…
Ä°nsanların “ne” ve “kim” olduklarından ziyade “nereli” ve “neci” oldukları önem arz ediyor…
Kişilerin doğruları ile nerede durduklarına pek bakılmıyor; nerede doğdukları veya ceplerini nasıl dolduracakları dert ediniliyor.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız