Onlardan bir kısmı, Yüce Allah’a bir kenarından ibadet ettiler. Ä°ÅŸlerine geldiÄŸinde O’nu Rab olarak tanıdılar, iÅŸlerine gelmediÄŸinde O’ndan yüz çevirdiler. O’nun ölçülerini bir bütün olarak hayatlarına karıştırmadılar. Zorda darda kalınca O’na sığındılar, bollukta O’nu unuttular. Cenaze merasimlerinde, mezarlarda O’nu hatırladılar; düÄŸünde eÄŸlencede, diÄŸer sosyal hayatlarında ise O’nu unuttular.
Ä°man parçalanmaz bir bütündür. Müminler olarak biz, Allah ve Rasülünün bizden istediÄŸi tüm her ÅŸeye bütünüyle iman etmekle yükümlüyüz. O iman esaslarından birini yahut bir kaçını inkâr etmek, hepsini inkâr demektir, Yüce Allah’a ÅŸirk koÅŸmak demektir. Biz ise, tevhid üzere olmakla emrolunduk.
وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمْ الْكِتَابَ يَفْرَحُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمِنْ الْأَحْزَابِ مَنْ يُنكِرُ بَعْضَهُ قُلْ إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ وَلَا أُشْرِكَ بِهِ إِلَيْهِ أَدْعُو وَإِلَيْهِ مَآبِ
“Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilenden memnun olurlar. Karşı gruplar içinde ise, onun bir kısmını inkâr edenler vardır. De ki: Ben ancak Allah'a kulluk etmekle ve O'na asla ortak koÅŸmamakla emrolundum. Hepinizi ancak O'na çağırıyorum ve dönüÅŸüm O'nadır.” (Ra’d, 13/36)
Hakikati beÄŸenmek yetmez, inanmak ve onun uÄŸruna baÅŸ koymak gerekir. Bir kısım Mekke müÅŸrikleri yahut Kitap Ehlinden olanlar, iÅŸlerine gelen ayetler inince beÄŸeniyorlar ve seviniyorlardı. Ancak onlar Kur’an’ın bütününe iman etme konusunda geri duruyorlardı. Onların bu tutumunu kınamak üzere bu ayetler indi. Müminler ise, hem inen ayetlerle seviniyorlar, hem de hepsine itirazsız iman ediyorlardı.
Hakikatin bir kısmına inanmak da yetmez. Ona bir bütün olarak inanmak gerekir. Kitap ehli baÅŸta olmak üzere tarih boyunca insanlar, iman esaslarını parçaladılar, iÅŸlerine geleni kabul ettiler, iÅŸlerine gelmeyeni reddettiler.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız