Merhaba Değerli Okurlarımız , Ribat Dergisi Editör
Sayı : 503   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Editörden

Ribat Dergisi Editör

Merhaba Değerli Okurlarımız

  • 04 Nisan 2017
  • 2075 Görüntülenme
  • 412. Sayı / 2017 NÄ°san

 

Ä°lahi rehberliÄŸin elçileri olan bütün peygamberler, muhataplarına öncelikle doÄŸru bir Allah inancı eÄŸitimi vermiÅŸlerdir. Bunun hemen ardından ikinci sıraya ahiret inancı eÄŸitimini koymuÅŸlardır. Ä°nsanı bu dünyada fani bir yolcu olduÄŸuna inandırmaya ve ona göre yaÅŸamaya davet etmiÅŸlerdir. Çünkü beÅŸeri insan etmenin yolu buradan baÅŸlıyor. Malumunuz mutluluk kitabımız Kur’an’ın da ilk nazil olan surelerinin konusu Allah ve ahirettir. Bu surelerde ahiret, bütün detaylarıyla gözler önüne serilir. Kendisini Rabbinin terbiyesine bırakan mümin, bu sureleri okurken adeta boyut deÄŸiÅŸtirip ahireti yaÅŸamaya baÅŸlar. Okunan her bir ayet, insan ruhunu ahiret seyahatine çıkarır. Bu seyahatte ahiretle ilgili her bir bilgi yakin derecesinde tecrübe edilir. Böylece Kur’an, muhatabında sorumluluk bilincinin zirvesini oluÅŸturur. Bu durumu Efendimizin bizzat eÄŸittiÄŸi ashapta müÅŸahede edebiliriz. Onlar, gerek ahiretle ilgili ayetleri okurken, gerekse sevgili peygamberimizden ahireti dinlerken adeta sonsuzluÄŸun manzalarını seyre dalıyorlardı. HaÅŸrdan bahsedilince haÅŸrı yaşıyorlar, mahÅŸer söz konusu olunca mahÅŸere yürüyorlar, mizanın başında hesabı veriyorlar, sırat’ı gözlerinin önüne koyuyorlardı. Cennetin kokusunu alıp, ırmaklarının sesini dinliyorlar, gölgeliklerinde serinleyip meyvelerini tadıyorlardı. Cehennemin homurtusunu duyup hararetinden adeta terliyorlardı. Verilen ahiret eÄŸitiminin onlarda oluÅŸturduÄŸu vicdan sayesinde cezası en ağır olan günahları dahi itiraf ediyorlardı.Dünya tarihinde cezası ölüm olan bir suçu iÅŸledikten sonra bunu kendisinden baÅŸka kimsenin bilmediÄŸi ve davacı olan da olmadığı halde cezasını bile bile gelip itirafta bulunan ve ısrarla cezasının verilmesini isteyen ÅŸahsiyetleri yetiÅŸtiren baÅŸka bir toplum var mıdır ? Bu model ÅŸahsiyetler dünyada alacakları bütün cezaları ahiretin cezalarına tercih ediyorlardı. Kınanmayı ve ayıplanmayı akıllarına dahi getirmiyorlardı. Yeter ki iÅŸledikleri günahların cezasını burada ödeyerek sonsuzluÄŸa temizlenmiÅŸ olarak gidebilsinler. Bu sorumluluk bilincine sahip olan ÅŸahsiyetler dünya ile hayatın öteki yüzünü bir arada yaşıyorlardı. Böylece dünya ceset olmaktan çıkıp ruhuna kavuÅŸuyor ve canlanıyordu.

  1. bir de içinde yaÅŸamış olduÄŸumuz toplumu deÄŸerlendirelim. Malumunuz yaÅŸamış olduÄŸumuz çaÄŸa, insanlığın modern çağı deniliyor. Modernizm tek dünyalılık üzerine kurulmuÅŸ olan bir hayat sistemdir. Varlığını devam ettirebilmek için insanın sadece bu dünyasına yatırım yapar. Elindeki bütün imkânlarıyla insana, hayatın öteki yüzü olan ahiretin yolcusu olduÄŸunu unutturmaya çalışır. Ä°nsana bu dünyada yolcu olduÄŸunu hatırlatacak her ÅŸeyi hedef tahtasına yerleÅŸtirir. Dünya ile ahiret arasındaki bütün baÄŸları koparmaya çalışır. Ahiretsiz bir dünya tasavvuru modernizmin en büyük hedefidir. Seküler dünyayı yönetenler hakimiyetlerini devam ettirebilmek için insan iradesini yok etmeyi amaçlarlar. Ä°nsan iradesini teslim almanın en kolay yolu ise insanı bu dünyada hancı olduÄŸuna inandırmak ve öyle yaÅŸamasını saÄŸlamaktır. Bu dünyada garip bir yolcu olduÄŸunu unutan insan hazlarının esiri olur. Ä°radesini akıl ve vahyin kontrolünden alıp, nefsinin ve hazlarının kontrolüne teslim eder. Bu irade kaybını yaÅŸayan insan için her ÅŸey yaratılıştaki anlam ve amacını kaybetmiÅŸtir. Geriye sadece tatmin edilecek hazlar kalmıştır. Böylesi bir insan tipi bizzat kendisini ahlaki olarak dibe vurdurduÄŸu gibi, toplumsal bozulma ve kokuÅŸmanın da bir numaralı müsebbibi haline gelir. Çünkü bu dünyada yolcu olduÄŸunu unutan bir insan durdurabileceÄŸiniz bir sınır kalmamıştır. Ahiret ile dünyanın arasını ayırmak, dünyayı ruhundan mahrum etmektir.Nasıl ki insan bedenini ruhu terk ettiÄŸi zaman, beden bozulmaya ve kokuÅŸmaya baÅŸlıyorsa dünyadan da ahireti çıkardığınız zaman dünya bozulmaya ve kokuÅŸmaya baÅŸlar.

Dikkatimizi çeken bir baÅŸka acı gerçek ise, modernizmin bu dünyada yolcu olduÄŸumuzu unutturmak üzere kurduÄŸu hayat biçiminin bizleri de farkına varmadan etkilemeye baÅŸlamasıdır. Huzur ve mutluluÄŸu mumla arar hale gelmemiz de bu etkinin acı bir sonucudur.

GeliÅŸen ulaşım araçlarına raÄŸmen yapmış olduÄŸumuz seyahatler hem bedenimizi hem de ruhumuzu yoruyor. Bu yorgunluÄŸun temel sebebi ise dünyadan ahirete olan büyük yolculuÄŸumuzu unutmamızdır. Efendimizin sıhhatimize vesile olacağını ifade buyurduÄŸu seyahatlerimizde umduÄŸumuzu bulmak, ruhumuzu dinlendirmek ve yolculuÄŸun bereketinden istifade etmek istiyorsak seyahatlerimizde nebevi prensiplere riayet etmeliyiz.

Yine Efendimiz, yolculuÄŸu insanların birbirlerini tanımalarına ve anlamalarına vesile olan bir mektebe benzetmiÅŸtir. Bunun için ailemizle ve arkadaÅŸlarımızla yapmış olduÄŸumuz yolculukları birbirimizi tanımamız ve anlamamız için güzel fırsat olarak deÄŸerlendirmeliyiz.

Bu sayımızda, siz deÄŸerli okurlarımızın karşısına, bir mektep ve sıhhat vesilesi olan “Seyahat” dosyasıyla çıkıyoruz. Huzurunuzda olmamıza makaleleriyle vesile olan kıymetli yazarlarımıza hürmet ve teÅŸekkürlerimizi arz ederiz.

Recep ve Åžaban’ın bizlere bereketli kılınıp Ramazana ulaÅŸmamız duasıyla Rahmet Mevsimimiz olan üç aylarımız mübarek olsun…

412. Sayı Nİsan 2017