İnsanın sahip olduğu ve önem verdiği değerler, bu değerler çerçevesinde gerçekleştirmek istediği hedefler, önceliklerini oluşturur. Değerlerin önemini yitirmesi ya da değerlerin değişmesi, önceliğinin değişmesine de neden olur. İşte bu noktada İslami değerlerin öneminin gerektiği gibi kavranamamasından dolayı tüm insanlık önceliklerini belirleme hususunda bir kargaşa içerisine girmiştir. Dünyaya geliş gayesi Allah’a kulluk olan Müslüman birey önceliklerini Kur’an’dan alarak belirlemek durumundadır. Zira Müslüman’ın önceliklerini belirleme yetkisi, Allah ve Rasulü’ne aittir. Bütün Müslümanların önem vermesi ve öncelemesi gereken mesele tevhidi bir iman ve bu imanın şahidi olacak müslümanca bir hayat yaşamaktır. Tevhid, Allah’tan başka ilah olmadığına inanmak ve Hz. Muhammed (sav)’in Allah’ın Rasulü olduğuna şahitlik etmektir. Tevhid, dinin esasını oluşturur. Dolayısıyla en büyük öneme ve önceliğe sahiptir.
Yüce Mevlâ, insanoğlunu müspet ve menfi duygular üretecek mekanizmalarla beraber yaratmıştır. Vahyin ışıklarıyla aydınlanan akıl ve fıtratı bozulmamış irade mekanizmasını devreye koyarak ürettiği duygular, insanı olumlu yönde davranış sergilemeye yöneltecektir. Nefsinin, insan ve cin şeytanlarının tetiklemesiyle ürettiği duygular da olumsuz/zararlı davranışlar sergilemeye yöneltecektir. İşte insan; iyi ile kötünün, hayırla şerrin, olumluyla olumsuzun, faydalı ile zararlının çarpıştığı savaş alanıdır. Bu savaştan, dünya ve ahirette kazançlı çıkmanın tek şartı vardır o da: Müspet davranışlar sergileten mekanizmaların, menfi davranışlar üreten mekanizmalara galip gelmesidir. Başka bir ifade ile selim aklın ve iradenin, mü’mince şahsiyetin nefis ve şeytan çetesine, münafık tipe yenik düşmemesidir. Konunun önemine binaen bu ay, siz değerli okurlarımızın huzuruna “Bir Şahsiyet Bozukluğu; Münafıklık” dosyasıyla çıkıyoruz.
Abdullah Büyük Hocamız: “Yalnız kendisi örnek şahsiyet olanlar, bilumum küfür sistemlerinde tehlike unsuru addedilmez, hatta belki korunup takdir edilirler. Ancak örnek olan insan, ne zaman ki örnek olmanın yanında, “örnek insan yetiştirme”ye de yeltenir, işte o zaman düşman nazarında etkisiz hale getirilmesi gereken, kendi menfaatleri ve çarpık yapıları için engel teşkil eden bir mânia olarak görülür ve pek tabii çok geçmeden karşı saldırılar başlar.” İfadesiyle sosyal kıyameti yaşadığımız 21.yy.da tek çarenin numune insan yetiştirmek olduğuna ve yetişmiş numune insanların cahili toplum tarafından nasıl bir tepkiye maruz kaldığına dikkatlerimizi çekiyor.
Osman Nuri Topbaş Hocamız: “ İnsan, kelimelerle düşünür, lisan ile tefekkür ufkunu genişletir. Bu hikmete binaendir ki Cenab-ı Hak, Âdem (as)’ı yarattıktan sonra, onu meleklerin gıpta edeceği bir kıvama eriştirmek için, kendisine eşyanın isimlerini talim buyurmuştur. Çünkü her kelime, insanın gönül dünyasını şekillendiren bir yapı taşı mesabesindedir. Her kelime, insana anlatılmak istenen maksadın zihin dünyasında resmedilmesidir. Dolayısıyla kelimelere yüklenen manalar değiştikçe, gönüller ve zihinler farklılaşmaktadır.” Tespitiyle son yıllarda İslami literatürde çok önemli olan kelime ve kavramların kasıtlı bir şekilde kirletilmesinin tehlikesini dile getiriyor.
Muhammed Emin Yıldırım Hocamız: “Mü’min, amellerinde bazen eksiklik olsa da niyetinde bozukluk olmayan adamdır. Münkir ve Münafık, amellerinde bazen iyilik olsa da niyetlerinde sürekli bozukluk olan kişilerdir. Mü’min tip için örnek: Hatib b. Ebî Beltâ; Münkir tip için örnek: Nadir b. Hâris; Münafık tip için örnek: Abdullah b. Übey b. Selül. Bu üç kişilik tipine karşı Efendimiz (sav) nasıl davrandı? Mü’minle merhamet üzerinden, Münkirle akıl üzerinden Münafığa tedbir üzerinden mücadele vermiştir. Mücadele etmekle mükellef olduğumuz üç cephe var karşımızda: Küfür Cephesi, Nifak Cephesi ve Cehalet Cephesi… Küfür Cephesine Strateji ile Nifak Cephesine Tedbir ile Cehalet cephesine Merhamet ile ancak karşı koyabiliriz…”İfadesiyle Kur’an’ın itikadi açıdan şahsiyet tarifinde kullanmış olduğu kavramları hem ayetlerdeki örneklerden hem de vahyin indiği dönemdeki gerçek kişiler üzerinden örnekleriyle günümüze ve gündemimize taşıyor.
Adil Akkoyunlu Hocamız: “Başkalarına şirin görünmek için verilen tavizler; kimliği soldurur, kişiliği öldürür, kalpleri karartır, benliği bitirir… Düşünce ve davranışları bozar. İnsanı kendi kendisi olmaktan -hatta insan olmaktan- çıkarır. Her Peygamberin ilk yaptığı iş: Kendisine inanan insanlara kişilik ve kimlik kazandırarak onurlu bir hayat yaşamalarını sağlamak olmuştur.” Tespitiyle münafıklığın insanın hem manevi dünyasında hem de davranışlarında bırakmış olduğu menfi tesirlere vurgu yapıyor.
Makaleleriyle huzurlarınızda olmamıza vesile olan bütün değerli yazarlarımıza en kalbi teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Siz değerli okurlarımızı, itikadi ve ameli açıdan kişiliğimizi ve kimliğimizi Kur’an’ın ve Sünnet’in rehberliğinde gözden geçirmek için dergimizi baştan sona okumaya davet ediyoruz.