Münafıkların sözleri sihirden, amelleri madrabazlıktan sayılır. Dış görünüşleri güzel, ağızları lâf yapar, sözlerini dinletirler. Konuştuklarını duyduğunuz zaman “adam ne güzel konuşuyor” dersiniz. Hatta kimileri peşine adam da takar. Bağlıları, hayranları, takipçileri, el öpenleri olur. Söylediklerini alanlar, yazdıklarını okuyanlar, çizdikleri çizgide gidenler olabilir.
Kur’an-ı Kerim’e göre münafıklar, sahtekâr insanlardır. Onların içi başka, dışı başkadır. Riyakârlık, münafıkların asli vasfıdır. Münafıklığın en bariz vasıflarından biri de ikiyüzlülüktür. Bukalemun bir karaktere sahip olan münafıklar, istedikleri zaman istedikleri kılığa bürünmektedirler. “İnanmış olanlara rastladıkları zaman inandık derler. Fakat şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman: Biz sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz, derler.” (Bakara, 2/14)
Münafıklar; Mü'minlere benzemeyi, mü'minler gibi inanmayı küçümseyen kimselerdir. Mü'minleri istihfaf etmek, münafıklar için din haline gelmiştir. Münafıklar, Mü'minler için hep kötülük temenni ederler. (Bkz.Fetih, 48/6) Mü'minlere zarar vermek, inkârcılıkta bulunmak, mü'minlerin arasını açmak, Allah ve Rasulüne karşı savaşanlara gözetleme yeri hazırlamak için gerekirse mescidi bile kullanmaya, hatta mescid inşa etmeye kalkışırlar. Mü'minlere de " Biz iyilik yapmak istiyoruz" diye yalan söylerler. (Bkz.Tövbe, 9/107) Bu ayetin gündeme getirdiği mescid, münafıkların yaptığı “Mescid-i Dırar”dır.
Münafıklar; “emanete hıyanet eden, konuşunca yalan söyleyen, söz verince sözünde durmayan, husumet edince, kıskanınca haddi aşan” (Buharî, “İman”, 24; Müslim, “İman”, 106) kimselerdir. “Kötülüğü emreden, iyilikten alıkoyan, pintilikle ellerini sımsıkı tutan” (Tövbe, 9/67) , “namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkan, insanlara gösteriş yapan, Allah’ı da çok az hatıra getirip zikreden” (Tövbe, 9/54) münafık kadın ve erkekler, birbirlerindendir ve aynı tabiattadırlar.
Bil ki; kâfir karşına dikilmiş, silahlarını kuşanmış alenen plan ve programlarını uygulamaya çalışan kimsedir. Münafık ise insan postuna bürünmüş bir canavar gibi yanı başında duruyor. Senin dilini kullanıyor. Hatta Münafikun suresinde "konuştuğu zaman çok hoşuna gider." (Münafikun, 63/4) buyuruluyor. Ama çok katı bir düşmanlığı içinde saklamaktadır. Münafık deyince bizim aklımıza hep Medine’deki münafıklar gelir. Hâlbuki günümüzde münafıklığın hareket kabiliyetini artıracak o kadar geniş bir alan, kullanabileceği o kadar malzeme, insanları münafıklığa iten o kadar çok sebep var ki; günümüzün münafıkları Medine’deki münafıkları aratmıyorlar. Münafıklık, iman zaafından kaynaklanıyor. Yalnız menfaat zaafından kaynaklansa o zaman kâfirlerin hepsinin münafık olması gerekirdi. Her münafık kâfirdir ama her kâfir münafık değildir.
Münafıkların sözleri sihirden, amelleri madrabazlıktan sayılır. Dış görünüşleri güzel, ağızları lâf yapar, sözlerini dinletirler. Konuştuklarını duyduğunuz zaman “adam ne güzel konuşuyor” dersiniz. Hatta kimileri peşine adam da takar. Bağlıları, hayranları, takipçileri, el öpenleri olur. Söylediklerini alanlar, yazdıklarını okuyanlar, çizdikleri çizgide gidenler olabilir. Kur’an’ın münafıklar hakkındaki harika benzetmesine bakmalıyız. Dış görünüşün, süslü sözlerin, cilalı kalıpların esasen hiç anlam taşımadığını, aldatıcı olduğunu, kalıpların içi doldurulmazsa görüntünün bir işe yaramadığını şu ayet çarpıcı bir benzetmeyle ortaya koyuyor:“Sen onları gördüğün zaman cisimleri hoşuna gider; konuşsalar sözlerini dinlersin. Ama onlar dayatılmış keresteler gibidirler. Her bağırtıyı kendi aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandır; onun için onlardan sakın. Allah onları kahretsin, nasıl da haktan döndürülüyorlar.” (Münafikun, 63/4)
Kur’an-ı Kerim’e göre Münafıklar; iki dinli, ikiyüzlü, elbise giydirilmiş kütüklerdir. Onlar toplumun ortasında dolaşan canlı kötülüklerdir. Kur’an-ı Kerim hem münafıkların ruh dünyalarına, olayları anlamlandırma süreçlerine ve hem de diğer insanlar ile olan münasebetlerine değinmektedir. Münafık sürekli bir ikiyüzlülük durumu ile yaşamayı benimsemiş, çift kimlikli yaşamanın verdiği o huzursuz iklimde kendisine bir yol çizmiş kişidir. Münafıklar, akide yetimleridir. Omurgasızlığın bekçileridir. Dalkavukluğun da daimi işçileridir.
Kalplerindeki hastalıklı hâl, menfaatperest olmaları ve Müslümanlardan korkmaları gibi vasıflarına da vurgu yaparak Kur’an-ı Kerim bu kavramı bir inanç alanı olarak tanımlamıştır. Hadislerde ameli nifak, Kur’an’da ise itikadi nifak gündeme gelmiştir.
Münafık, mürtedin yardımcısı, mankurt ile bukalemunun da itikaden öz akrabasıdır. Küfrünü gizleyen fakat imanını izhar eden bir tip olarak münafık, aslında küfründe sadık, imanında ihanet içindedir. Münafık, kötülüğün yaygınlaşması için çaba sarf edip, iyiliğe mani oluşu bakımından fıtri bir kaymanın alametlerini de üzerinde taşımaktadır. Münafık; kaypak ve kaygandır. Bir tür akletme, hissetme ve eyleme geçme biçimi olarak bakıldığında münafıklık karakter türü olarak karşımıza çıkmakta, söz konusu tutum İslam dairesi içinde gerçekleştiğinde ise Kur’an-ı Kerim bu tavrı inanç bağlamında ele almaktadır.
Münafıkların özelliklerinden hareketle onun kimliğini oluşturan özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: Yalancılık ve yalanlarını yeminle tekit etmek, münafıkların en temel vasıflarıdır. Rabbimiz buyuruyor: “Münafıklar sana geldiği zaman, Şehadet ederiz ki, sen muhakkak ve mutlak surette Allah’ın peygamberisin, dediler. Allah da bilir ki, sen elbette O’nun peygamberisin. Fakat Allah o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduğunu da biliyor.” (Münafikun, 63/1)
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız