İbadete Yüce Allah'ın değil, bizim ihtiyacımız vardır. Maddi ihtiyaçlarını sağlamak için elinde yardım kolileri ile bir fakirin kapısına giden hayırseveri düşünelim. Bu davranış, hayırseverin kendi şahsi yararı için değil, götürdüğü yardımlar yoksulun ihtiyacını karşılayacağından dolayı yoksul için fayda sağlar. İşte bu örnekte görüldüğü gibi Yüce Allah'ın bizden kendisine ibadet etmemizi istemesi, buna O'nun ihtiyacı olduğu için değil, asıl bizim ihtiyacımız olduğu içindir.
İslam inancına göre insanoğlu özel bir amaca hizmet etmek için yaratılmıştır. Onun adı da kulluk ve yaratıcısını tanıyıp takdir etmektir. Her insan bunu bilmeli ve yeryüzünde varoluş amacının bu olduğunu aklından çıkarmamalıdır. Bu doğru yargı benimsenmediği takdirde ahlak tartışması yapmanın da bir faydası yoktur.
"Allah'ın bizim ibadetlerimize ihtiyacı olmadığı halde, neden bizden ibadet etmemizi istemektedir? Bizim dualarımızın, namazlarımızın, oruçlarımızın, haccımızın, kurbanımızın, itikâfımızın ve zekâtımızın Allah'a ne faydası vardır? Bizim yapmış olduğumuz şekle dayalı ibadetlerden Yüce Allah'ın kazancı nedir? Neden Allah'a ibadet etmemiz gerekmektedir?"
İbadet, alçak gönüllülüğün en ileri derecesi; kulluk ise, alçak gönüllülüğün dışa vurumudur. İbadetlerin biri zorunlu, diğeri de iradeye bağlı olarak iki şekilde gerçekleşir. Evrendeki bütün varlıkların kendilerine özgü ibadetleri zorunlu, akıl sahibi insan gibi varlıkların ibadeti ise özgür iradeye bağlıdır. (Bkz.İsfehânî, Râgıb, el-Müfredât, İstanbul: Kahraman Yayınları, 1986, s. 479) İslam inancında Yüce Allah'tan başka ilah yoktur. Yalnız Yüce Allah ibadet edilmeye en layık olandır. İbadet, kuru bir ritüel olmayıp ilahi aşkın en üst seviyesidir. Kişiye, her şeyden daha çok sevdiği Yüce Allah'ın karşısında güçsüzlüğünü ve acizliğini göstermesine fırsat verir. Bu bağlamda kulluk, Yüce Allah'ı birlemeyi, sevmeyi, emir ve yasaklarına uymayı, O'nun bizden istediklerini gönüllü olarak yerine getirmeyi gerektirir. İbadetin özünde Yüce Allah'a gönülden inanmak ve O'nun istediklerini davranış tarzı olarak yerine getirmek vardır. İnsan Yüce Allah'ın isim ve sıfatlarını tanıdıkça O'na olan imanı, sevgisi, itaat ve bağlılığı artar.
İbadete Yüce Allah'ın değil, bizim ihtiyacımız vardır. Maddi ihtiyaçlarını sağlamak için elinde yardım kolileri ile bir fakirin kapısına giden hayırseveri düşünelim. Bu davranış, hayırseverin kendi şahsi yararı için değil, götürdüğü yardımlar yoksulun ihtiyacını karşılayacağından dolayı yoksul için fayda sağlar. İşte bu örnekte görüldüğü gibi Yüce Allah'ın bizden kendisine ibadet etmemizi istemesi, buna O'nun ihtiyacı olduğu için değil, asıl bizim ihtiyacımız olduğu içindir. Hz. Peygamber (asav)'den gelen şu rivayet ibadetin maksadını çok güzel açıklar: "Kulunun tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ'nın duyduğu memnuniyet, sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden çok daha fazladır." (Buhârî "Daavât", 4; Müslim "Tövbe", 1, 7, 8) Allah'ın bizden ibadeti istemesini sağlayan şey nedir? Yüce Allah bu soruyu, kendisi, şu şekilde cevaplandırır: "Eğer siz iman eder ve şükrederseniz Allah size niçin azap etsin? Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir." (Nisa, 4/147) Yüce Allah, kullarının en küçük çabasını takdir eder ve onlara merhametle muamele eder. Hatta O'nun kullarına olan şefkati, bir annenin yeni doğan bebeğine şefkatinden daha çoktur. Bundan dolayı, kullarının kusurlarını örten ve onları bağışlamayı çok seven Yüce Allah, onları ibadette görmeyi daha çok sever ve daha çok takdir eder
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız