Ubudiyet, Allah'ın yaptığına razı olmak; ibadet ise, Allah'ın razı olduğu şeyi yapmaktır. İbadet; namaz, oruç gibi belli birtakım şekillerle gösterilir, ubudiyet ise, insanda daimî bulunması gereken bir durumu ifade eder. Bu zaviyeden baktığımızda, insan için cennette ibadet olmadığını, fakat ubudiyet manasının devam edeceğini söyleyebiliriz.
Allah'a ubudiyet; şekilcilikten uzak, bilinçli bir kulluk olup yakin/ölüm gelinceye kadar devam eder. Allah'a ubûdiyet, yalnızca farz ibadetlerin yerine getirilmesi değil, kalbin Allah'a yönelmesi ve nefsin terbiye edilmesiyle de tamamlanır. Hakiki ubûdiyet; kulun kendi varlığını unutarak sadece Allah'ın muradına odaklanmasıdır.
Dindarlaşma; Allah'ın diniyle tanışma, dine alışma, dinli yaşama, din içinde bir hayat yaşama halidir. Bu da ancak Allah'a ubudiyetle mümkündür. Allah'a kulluk ya tam olur ya hiç olmaz. Parçalanamaz, bölünemez. İslâm hayatın tamamını kuşatan bir dindir. Allah'ın hâkimiyetini kabul etmek, yalnızca camide değil; evde, işte, okulda, yönetimde ve mahkeme de O'nun hükümlerine göre yaşamayı gerektirir.
Allah'a teslim olma, Allah'a boyun eğme yani (Kulluk Bilinci), İslâm'ın temel öğretilerinden biridir ve Kur'an'ın birçok yerinde doğrudan ya da dolaylı olarak vurgulanır. Ubudiyet, kulun Allah'a karşı olan bilinçli teslimiyetini, ibadetle sınırlı olmayan sürekli bir bağlılık hâlini ifade eder.
İslâm'ın en temel akidesi olan tevhid, yalnızca Allah'ın varlığına ve birliğine inanmakla sınırlı değildir; O'nun rububiyetinde (yaratıcı ve düzenleyici oluşunda), uluhiyetinde (ibadet edilmeye tek layık oluşunda) ve hükmünde (hayatın düzenlenmesinde yetkili oluşunda) de tek olduğuna inanmak gerekir.
Ubudiyet (kulluk), yalnızca namaz, oruç gibi ibadetlerle sınırlı değildir. Ticaret, aile hayatı, ahlak, siyaset, hukuk gibi tüm alanlar Allah'ın koyduğu ölçülere göre yaşanmalıdır. Parçalı bir kulluk anlayışı (örneğin ibadette Allah'a yönelip, sosyal hayatı kendi hevasına göre yaşamak) İslam'ın bütüncül ibadet anlayışıyla çelişir.
Ubudiyet, insanın Allah'a karşı olan ontolojik bağlılığının ve kulluk bilincinin ifadesidir. Kur'anî terminoloji çerçevesinde ubudiyet yalnızca ibadî pratiklerle sınırlı bir durum olmayıp, insanın bütün hayatını kapsayan bir yaşam biçimidir. Kur'an'da insanın yaratılış gayesi üzerinde sıkça durulmakta ve bu gayenin temel eksenini "ubudiyet" oluşturmaktadır. "Ubudiyet", asli İslâmî literatürde, Allah'a mutlak itaat ve teslimiyet içinde bulunma hâli olarak tanımlanır. Kur'an'da geçen çeşitli ayetler, ubudiyetin şekilsel bir ritüelden ibaret olmayıp, tevhid temelli bir hayat biçimi olduğunu ortaya koyar.
Ubudiyet" kelimesi, Arapça "?abd" (عبد) kökünden türemiştir ve sözlükte "itaat etmek, boyun eğmek, kölelik etmek" gibi anlamlara gelir. Istılahî anlamda ise, insanın kendisini Allah'a ait bilmesi ve O'nun buyruklarına gönülden teslim olmasıdır.
Kur'an'da ubudiyetin en temel referansı tevhid inancıdır. Allah'tan başka bir varlığa ubudiyet göstermek, şirk olarak nitelendirilir:
"Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki takvaya eresiniz." (Bakara, 2/21)
Bu ayet, ubudiyetin hem yaratılış gerekçesi hem de takva bilincinin başlangıç noktası olduğunu göstermektedir. "Ubudiyet"in genel anlamı;
? Allah'a tam bir teslimiyet içinde yaşamak,
? Sadece O'na kulluk etmek,
? Her türlü hâl ve davranışta O'nun rızasını gözetmek anlamına gelir.
Kur'an'da bu bilinç, insanın yaratılış gayesiyle doğrudan ilişkilendirilir:
"Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zâriyât, 51/56)
Bu ayet, ubudiyetin insanın varoluş amacı olduğunu ortaya koyar. Bir ve tek Allah'a ibadet için yaratılan bu insan, bazen "hayır, ben kul olmayacağım, hür yaşayacağım" derse de, kul olmaktan kurtulamaz. Ya nefs-i emmaresinin istibdadı altına girer, ya şeytanın dediğini yapar, Allah'a tapar gibi farklı isim ve görüntülerdeki putlara tapar. İbadet itaattir. (Bkz.İbnu Manzur, Lisanu'l-Arab, Dar-u Sadır, Beyrut, III, 273 ) Istılahta ise, niyete mütevakkıf olarak, yapılmasında sevap olan ve Cenab-ı Hakka kurbet (yakınlık) ifade eden taat-ı mahsusadır. (Bkz.Yazır, M. Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili I, 95 ) İbadette başkasını tazim maksadı vardır. (Bkz.Razi, Fahreddin, Mefatihu'l-ğayb (et-Tefsiru'l-Kebir), I, 242)
Kul-köle anlamındaki "abd" kelimesi ibadetle aynı kökten gelir. Kölenin efendisine tam bir itaati misali, "Ben Allah'ın kuluyum" diyen her insanın Allah'a kayıtsız şartsız bir itaati söz konusudur
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız