Kulun Rabbine Aşkının Tezahürü: İbadet , Mehmet Toker
Sayı : 511   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Umran

Mehmet Toker

Kulun Rabbine Aşkının Tezahürü: İbadet

  • 30 Haziran 2025
  • 61 Görüntülenme
  • 511. Sayı / 2025 Temmuz



İbadet aynı zamanda bir muhabbettir. Muhabbet, sevenin sevdiğine karşı sorumluluk bilincinde bulunmasını, fedakârlık ve vefakârlığını gerektirir. Çünkü sevgi güven duygusu üzerine inşaa edilir ve vefa ile varlığını sürdürür. Hakiki sevgi ile seven, bağlılığını bir şarta, bedele veya sonuçta elde edeceği kâr veya zarara göre değil, sevdiği kimse bu güven ve vefaya lâyık olduğundan sürdürür.

"Allah'ın kulları üzerindeki hakkı" diye ifade edilen ibadet, Cenab-ı Hakk'a teslimiyettir. İbadet; Allah'ın verdiği nimetlere şükretmektir. Kulun Rabbi ile iletişim kurmasıdır. Her daim Rabbine muhtaç olan insanın, aracısız bir şekilde halini O'na arz etmesidir.

Kutsal bir varlığa inancı ve samimi bağlılığı içeren bütün söz ve fiiller ibadet olarak tanımlanabilir. İbadet, aşkın varlıkla kurulan metafiziki ilişkinin(imanın/inancın) fiziki alemde, belli sözler ve davranışlar sistemi şeklindeki tezahürüdür. İbadet kavramı; kutsal zaman ve mekânlara saygı, toplumsal düzen ve beraberliğin, yüce/aşkın varlığın iradesine bağlılığın, adanmışlığın davranış ve uygulamalar sistemi olarak değerlendirilebilir. İslam dini açısından ibadet, kulun hem yaratıcısına şükür borcunu ödemesi hem de kendi bağlılığını ve samimiyetini göstermek için muayyen vakitlerde, belirli formu, şekli, uygulama biçimi olan Allah tarafından belirlenmiş olan söz, fiil ve davranışları ifa etmesidir.

İbadet, mükellefin Rabbine karşı duyduğu saygı ve sevginin ifadesidir. İbadet edilenin rızasına uygun davranma çabasını ve bu şekilde yapılan iradî davranışlar bütünüdür. Müslüman bir birey için ibadet Allah'a olan sevgi ve saygının tezahürleridir. Gerçek kulluk; saygı ve aşkı Allah'a has kılıp, ondan başka hiçbir şeyi ilah kabul etmemek, nefsin bâtıl isteklerine uymamaktır. İmanın ispatı, Yaratıcı ile kul arasındaki bağın vücut bulmuş hali, müşahede alemine yansımasıdır.

İbadet bir vecd hali ama aynı zamanda bir şuur halidir. Kulun iyi niyetinin ve samimiyetinin bir ritüeller bütünü olarak hayatına yansımasıdır. Bu da insanın, akıl ve iradesini kullanarak imanını tahkike, amelini ihlâsa ulaştırmasıyla mümkündür. İbadet ve tâat hususunda kulun, yaptığının idrakinde olması gerekir. Çünkü İslam'da, şuursuzca ve riya ile yapılan ibadetler makbul değildir. İslam'ın ibadet anlayışında makbul bir ibadet için beden temizliği kadar gönül/kalp temizliği de lazımdır. Namaz için abdest, nasıl hükmi bir temizlik bir anlamda ön hazırlıksa, gönlün manevi kirlerden temizlenmesi de kulu, Allah ile manevi alemde mülaki olmaya hazırlar. Gönlün arınması ise; her türlü şirkten ve şirk unsurlarından kalbin, zihnin, düşüncenin, duygunun arındırılması yalnızca Allah'a has kılınarak insanın, iman ve ahlâk esaslarına uygun düşünce ve yaşayış içinde olmasıyla mümkün olabilir. Zira Hakkın huzuruna gönül huzuru ile varıldığında maksat hasıl olur. Bu da ancak Allah'a samimi bir kalp ile inanmak ve Allah'ı şartsız beklentisiz sevmekle gerçekleşebilir. Zaten din samimiyet, ibadet ise samimi niyettir. Mevlânâ Celâleddin bu durumu veciz bir ifade ile şöyle dillendirmiştir: "İman aşktır" (Divân-ı Kebîr, 5/330, b.4054)

Kâinatın yaratıcısı, alim, azim, kadiri mutlak olan, rızıklandıran, affeden, bağışlayan ve kuluna şah damarından daha yakın olan Allah'a ibadet, kesinlikle körü körüne boyun eğme veya bir borç ödeme mecburiyeti olarak değerlendirilmemelidir. Çünkü mecburi bir itaat, cebrî bir boyun eğme ile içten, samimi bir sevginin, şuurlu bir aşkın neticesi olan itaat arasında ciddi farklar bulunduğu inkâr edilemez.

Her fiil ve davranışta olduğu gibi, ibadette de iradi olarak gerçekleştirilenin değeri mecburiyet veya taklit olarak yapılandan daha üstündür

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

511. Sayı Temmuz 2025