Hâl-i Pürmelâlimiz Ve İslam Kardeşliği , Mehmet Toker
Sayı : 510   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Umran

Mehmet Toker

Hâl-i Pürmelâlimiz Ve İslam Kardeşliği

  • 31 Mayıs 2025
  • 92 Görüntülenme
  • 510. Sayı / 2025 Haziran



İslam toplumlarını içten içe kemiren fitnelerin ortadan kaldırılmasında, asıl görev siyasi lider veya figürlerden daha ziyade âlimlere, kanaat önderlerine ve halk yığınlarına düşmektedir. Aranılan reçetenin uluslararası birtakım dayatmalarla sunulan izm'lerde değil kendi özümüzde olduğunun kavranılması ve yetişmekte olan nesillerin zihnine mıh gibi çakılması gerekmektedir.

İslam medeniyetinin özü; kardeşlik, dayanışma ve bir duvarı oluşturan tuğlalar gibi birbiriyle kenetlenmektir. Müslümanlar arasındaki kültürel, siyasi, mezhebi veya etnik farklılıklar, bir handikap, ayrışma veya çatışma sebebi değil, en büyük zenginliktir. Şayet Allah çeşitlilik ve zenginlik istemeseydi, fabrikasyon bir üretimle insanları birbirinin aynısı yaratabilirdi. Halbuki yaratıcı Fâtır olmasının tecellisi olarak; insanları bir erkek ve dişiden yaratmış, tanışıp kaynaşmaları için kavim, kabile, ırk ve milletlere ayırmıştır.

İslam alemi ve Müslümanlar, son yüzyılda terörden açlığa, cehaletten gelir adaletsizliğine, iç kavgalardan tefrikaya pek çok çetrefilli sorunla yüzleştiği bir kaos ve kargaşa dönemini yaşamaktadır. Filistin'den Doğu Türkistan'a, Yemen'den Suriye'ye, Afganistan'dan Libya'ya İslam coğrafyasının birçok bölgesinde maalesef kan, gözyaşı ve istikrarsızlık kol geziyor. 1400 yıldır insanlığa medeniyet sunan, ilim, hikmet ve barışla anılan kadim İslam beldelerinden, bugün ne yazık ki feryatlar yükseliyor. Dünya genelinde her gün ortalama bin Müslüman kardeşimizi katliam, soykırım, terör veya şiddete kurban veriyoruz. Bilhassa ırkçılık, kavmiyetçilik, mezhepçilik ve terör fitnesi, İslam âlemini içeriden çökerten sorunlar olarak ön plana çıkmaktadır.

İslam toplumlarını içten içe kemiren fitnelerin ortadan kaldırılmasında, asıl görev siyasi lider veya figürlerden daha ziyade âlimlere, kanaat önderlerine ve halk yığınlarına düşmektedir. Aranılan reçetenin uluslararası birtakım dayatmalarla sunulan izm'lerde değil kendi özümüzde olduğunun kavranılması ve yetişmekte olan nesillerin zihnine mıh gibi çakılması gerekmektedir. Bunun yolu evvela bize emredilen Allah'ın ipine sımsıkı sarılmak, (Bkz.Âli İmran, 3/103) fitneye düşmemek, (Bkz.Âraf, 7/27) kardeşliğimize asla halel getirmemektir. (Bkz.Hucurat, 49/10) Siyonist Emperyalistlerin bizi Şii-Sünni, siyah-beyaz, Türk, Kürt, Arap, Acem/Farisi diye bölmesine müsaade etmeyecek zihni olgunluğa yani ümmet fikrine yeniden sahip olabilmektir. Birbirimizi etnik kimliğinden, kabilesinden, ırkından dolayı değil; sadece ve sadece Allah için, Allah'ın rızası için sevmenin zeminini inşaa edebilmekten geçmektedir. Günlük siyasi tartışmaların ümmet bilincimizi gölgelemesine, aramızdaki kardeşlik hukukunu zedelemesine asla izin vermemektir. Unutulmamalıdır ki: hayat boşluk kabul etmez. Hak ve hakikatin olmadığı alanı batıl işgal eder.

Nefsimizden, ailemizden, akrabalarımızdan, yakın çevremizden başlamak suretiyle tüm dünyada sahih Din/İslam anlayışının yayılması ve İslam'ın hakiki mesajlarının duyurulması için "Elhamdülillah Müslümanım!" diyen her bir bireyin gücü nispetinde mücadele ve mücahede etmesi gerekmektedir. İslam aleminin, yaşanan bunca acı, zulüm, katliam ve soykırım karşısında bu uyuşuk ve vurdumduymaz hali hatta ve hatta bazı siyasi piyonların kendi koltuk ve tahtlarını koruyabilmek için terör devletlerine milyarlarca doları haraç olarak vermeleri emperyalistlere ve İslam düşmanlarına cesaret vermektedir.

İçerisinde yaşamakta olduğumuz dijital dünya küresel ölçekte tüm dini ve ahlaki değerleri tahrip ederken, Müslümanları ve özellikle de İslam Kardeşliğini doğrudan hedef tahtasına koymakta, bir takım kışkırtma ve ırkçı söylemlerle; Müslüman halklar ve gençler arasına fitne tohumları ekmektedir. Bugün çocuklar/gençler anne-babalarının, ailenin, öğretmenin, mahallenin talim ve terbiyesinden ziyade maalesef, dijital/sosyal medyanın talim ve terbiyesiyle yetişmekte ve bilinç altını kodlamaktadır. Dijital âlemin sadece bir kapitalist araç olmadığını, sadece para kazanma ve eğlence amacı gütmediğini fark etmemiz gerekiyor. Dijital tekno kültürü yönetenler ve yayanların bir taraftan ciddi paralar kazanırken, diğer taraftan da kendi fikir, inanç ve yaşam tarzlarını, kültür ve medeniyetlerini yeni nesillere zerk ettiğini görüyoruz. Dijital hareket, yeryüzündeki tüm semavi dinleri, özellikle de İslam'ı hedef alıp yıpratmak suretiyle yeni bir yapay din oluşturma gayreti içindedir

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

510. Sayı Haziran 2025