Toplumsal bir varlık olan insanın içtimai hayattaki mutluluğunun sırrı, içerisinde yaşamış olduğu toplumda adalet ilkesinin hâkim olmasıdır. Bu ilke, toplumun temeli olan aileden başlayıp en üst yapı olan devlete kadar uzanır. Bir babanın aile ocağındaki huzurunun sırrı, eşi ve evlatlarına karşı adil olmasındadır. Aile hayatına adalet ilkesi hâkim olduğunda o ev, cennet bahçelerinden bir bahçe olur. Böyle bir ev, huzurun ve mutluluğun örnek adresi olma özelliğine haizdir. Ailedeki huzur gibi devletteki huzurun da temelinde adalet vardır. Bir devletin sınırları içerisinde yaşayan vatandaşlar devletinin adil olduğuna inandıkları sürece o devletin temelleri sağlamdır. Vatandaşların devletin adaletine olan inançları devletin ömrünün de belirleyicisidir. Hz. Ömer Efendimizin "Adalet mülkün temelidir" deyişi sadece mahkeme salonları için söylenmiş bir ifade değildir. Bu, insanların huzur ve barış içinde yaşadığı bir devletin temel sabitesidir. Bu sabiteyi, vatandaşlarını yönetmek için kullandıkları siyasetin temeline koyan siyasetçiler devletlerinin ömrünü uzatmışlardır. Ne zaman ki insanların gönül dünyalarında adalete olan inanç sarsılmaya başlarsa o zaman devletin de temelleri sarsılır. Adaletin yerini zulmün aldığı bir devleti hiçbir politika ile ayakta tutamazsınız. Tarih bu gerçeğin kanıtlarıyla doludur.
Adalet ilkesini devlet yönetimine hâkim kılmanın yolu kardeşlik hukukunu uygulamaktır. Kardeşlik hukuku, toplumsal huzurumuz ve barışımız için tek çözüm yoludur. Hepimizin malumu olduğu üzere Kur'an, özelde müminleri "din kardeşliği" paydasında birleştirirken genelde ise insanlığı "insan kardeşliği" paydasında birleştirmiştir. Bu durum, kardeşliğin tercih değil, takdir olduğunu göstermektedir. Tercihte olan, takdir edilmiş kardeşliği kabul edip buna göre yaşamak ya da takdir edilen kardeşliği inkara kalkışmaktır. Efendimiz kardeşlik ilkesini tebliğinin temeline koymuş ve insanlığı buna davet etmiştir. Çünkü ilahi dinlerin temel amacı insanlığa dünya ve ahiret mutluluğunu kazandırmaktır. Hicretin ardından Efendimizin kurmuş olduğu Medine devletinin anayasasının temelinde de kardeşlik hukuku vardır. İnsanlık tarihinde "Asr-ı Saadet" olarak anılan bu döneme "mutluluk çağı" olma özelliğini kardeşlik hukuku kazandırmıştır. Efendimiz, mescidinde namazın ikamesinin ardından saf halinde bulunan can dostlarına dönerek birbirlerinin kardeşi olduklarını söylemiş ve herkesin yanındakine sarılmasını istemiştir. Herkes yanındakinin ırkına, sosyal statüsüne ve ekonomik durumuna bakmadan birbiriyle kucaklaşmıştır. İlan edilen bu kardeşlik hukuku, erbabının malumu olduğu üzere belirli bir süre miras hukuku için dahi geçerli olmuştur. Paylaşımın ve sevginin zirvesi bu hukuk sayesinde yaşanmıştır. Efendimiz, din kardeşliği hukukunu bu şekilde yürürlüğe koymuştur. Ardından Medine devletinde yaşamakta olan diğer dinlere mensup bireylerle Müslümanlar arasındaki insan kardeşliği hukukunu da Medine Anayasası ile uygulamaya koymuştur. Netice de insanlığın huzur ve mutluluk çağı yaşanmaya başlanmıştır.
Bizler bugün toplumsal barış ve huzurumuz için bu kardeşlik hukukunu güncellemeliyiz. Bu güncellemeyi yapabilmek için öncelikle bilincimizde ve bilinç altımızda kardeşliğimize engel olması için oluşturulan tabuları yıkmalıyız. Bu tabular, ulus devlet oluşturma ütopyasının temeli olarak bilinçli ve sistemli bir şekilde bize hissettirmeden zihinlerimizde oluşturulmuştur. Bu durumu fark edip zihinsel değişimimizi sağlamadan birbirimizi kardeş olarak göremeyiz. Bu değişim, anlık gerçekleşecek bir durum değildir. Belirli bir sürede, sabırlı ve gayretli bir çalışmanın neticesinde yaşanacaktır.
Allah'ın yaratmış olduğu varlıklar içerisinde fillerinin arkasına şuur koyabilme özelliğine sahip tek varlık insandır. Bu durum, insana lütfedilen akıl ve irade nimetlerinin doğal bir neticesidir. İnsanın eylemlerinin arkasındaki şuuru çekip aldığınızda onun fiilleri ile kendi cinsi dışındaki varlıkların fiilleri arasında hiçbir fark kalmaz. Eylemlerinin arkasındaki şuuru kaybetme durumu, insanın sahip olduğu konumdan irtifa kaybetmesine sebep olur. Kendinden önceki vahiyler gibi Kur'an da bu duruma dikkat çekmiş ve kendisine muhatap aldığı insanlığı şuurlu hareket etmeye davet etmiştir.
Bu sayımızda, sizlerin huzuruna ailemizden başlayarak toplumsal hayatın her alanına huzur ve barışın hâkim olması niyet ve duasıyla "Kardeşlik Hukukumuz ve Şuurumuz" dosyasıyla çıkıyoruz.
Değerli yazarlarımıza elinizde ve gönlünüzde olmamıza vesile olan makaleleri için teşekkürlerimizi arz ediyor; siz vefalı ve fedakâr okurlarımızı dergimizi okumaya davet ediyoruz.
6 Haziran Cuma günü idrak edeceğimiz Kurban Bayramınızı şimdiden tebrik ediyoruz.
Temmuz sayımızda buluşmak duasıyla.