Umre yapmak üzere ihrama giren fakat umre yapacak kadar kendini sağlıklı hissetmeyen kişi, sağlığına kavuşuncaya kadar ihramlı olarak bekler; iyileşince tavaf ve sa'yini yaparak tıraş olup ihramdan çıkar. Tavaf ve sa'yini ertelemesinden ötürü de bir ceza gerekmez. Ancak bu bekleme süresi içinde ihram yasaklarına riayet etmesi gerekir.
Sağlık ve servet yönünden haccetme imkânına sahip, hür, akıl sağlığı yerinde ve buluğ çağına erişmiş Müslümanların, ömürlerinde bir defa haccetmeleri farzdır. (Bkz.Mevsılî, el-İhtiyâr, 1/139) Bu şartları taşıyan kişinin, imkân elde edince, geciktirmeden bu farzı yerine getirmesi gerekir. Bu itibarla, kişinin evlenme çağında bekâr çocuğu da bulunsa, bu şartları taşıması hâlinde haccetmesi farzdır. Hacca gitmeyip de hac parasını çocuğunu evlendirmek için kullanırsa, hac yükümlülüğü üzerinden kalkmaz.
1- Mescid-i Nebevî'de kırk vakit namaz kılmanın hükmü nedir?
Hac ve umre ziyareti için Medine-i Münevvere'de kalınan süre içinde beş vakit namazın Mescid-i Nebevî'de kılınmasına özen gösterilir. Hz. Peygamber, Mescid-i Nebevî'de kılınacak bir namazın, Mescid-i Haram hariç diğer mescitlerde kılınan bin namazdan daha faziletli olduğunu bildirmiştir (Bkz.Buhârî, "Fazlü's-salât", 1 [1190]; Müslim, "Hac", 505-506 [1394]) Halk arasında Medine'de sekiz gün kalıp kırk vakit namaz kılmanın gerekli olduğu kanaati yaygın hâle gelmiştir. Bu kanaatin dayanağı, sıhhati tartışmalı olmakla birlikte, Hz. Peygamber'den rivayet edilen şu hadistir: "Kim benim şu mescidimde, bir tek vakti geçirmeksizin kırk vakit namaz kılarsa, kendisi için cehennemden berat ve azaptan kurtuluş yazılır. O kişi nifaktan da uzak olur" (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/155 [12605])
Hadis âlimleri, gerek senet gerekse metin açısından bu rivayetin sıhhatinin tartışmalı olduğunu ifade etmişlerdir. (Bkz. Elbânî, Silsiletü'l-ehâdîsi'z-za?îfe, 1/540-541 [364]; Rifâ?î, el-Ehâdîsü'l-Vâride fî Fezâili'l-Medîne, 435-436) Fıkıh eserlerinde de hacı adaylarının Mescid-i Nebevî'de kırk vakit namazı ihmal etmemeleriyle ilgili vurgulu hükümler yer almamıştır. Bu bağlamda kırk vakit namaz konusuyla ilgili şu hadisin metin itibarıyla daha sahih olduğu bilinmektedir: "Kim ilk tekbire yetişmek kaydıyla kırk gün cemaatle namaz kılarsa o kimse için iki şeyden beraat gerçekleşir: Cehennem ateşinden ve nifaktan." (Tirmizî, "Salât", 64 [241])
Buna göre Medine'de kalış zamanı yeterli olan kişilerin, sayı hesabı yapmaksızın Hz. Peygamber'in mescidinde, onun Ravza'sının yanında cemaatle namaz kılmaya devam etmeleri yerinde bir davranış olacaktır. Fakat organizasyon açısından daha kısa süre kalmak zorunluluğu doğarsa, bu da anlayışla karşılanmalı ve kırk vakit kılamamanın bir eksiklik olacağı zannedilmemelidir. Zira Mescid-i Nebevî'de kırk vakit namaz kılmak, haccın ne farzı ne vacibi ne de sünnetidir. Dolayısıyla haccın tamamlanmasının bu namazlara bağlanmaması gerekir.
2- Peygamberimizin (sav) kabr-i saâdetini ziyaret etmek ve Ravza-i Mutahhara'da namaz kılmak haccın menâsikinden midir?
Hac ve umre için kutsal topraklara giden Müslümanların Medine-i Münevvere günlerinde Allah Rasûlü'nün kabr-i saâdetini ziyaret etmesi ve Mescid-i Nebevî'de namaz kılması, Peygamber sevgisini ve ona bağlılığı kuvvetlendirmenin önemli bir vasıtasıdır. Bu itibarla Medine-i Münevvere'de kalınan süre içinde beş vakit namazın Mescid-i Nebevî'de kılınmasına özen gösterilir. Nitekim Hz. Peygamber (sav), "Evimle minberimin arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim havzımın üzerindedir." (Buhârî, "Fadlu's-salâti fî Mescidi Mekke ve'l-Medîne", 5 [1196]; Müslim, "Hac", 502 [1391]; Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/534 [10921]; 6/289 [2651]; Nesâî, "Mesâcid", 7 [696]) buyurmuş ve Mescid-i Nebevî'de kılınacak bir namazın Mescid-i Harâm hariç diğer mescitlerde kılınan bin namazdan daha faziletli olduğunu bildirmiştir. (Bkz.Buhârî, "Fazlü's-salât", 1 [1190]; Müslim, "Hac", 505-506 [1394]) Bu fazilet, Mescid-i Nebevî'nin sadece Ravza-i Mutahhara kısmına has olmayıp mescidin tamamına şamildir. Nitekim Hulefâ-yi Râşidîn döneminden beri Mescid-i Nebevî, defalarca genişletilmiş ve müminler asırlardır bu genişletilen yerlerde aynı ihtimamla namaz kılmaya devam edegelmişlerdir.
Kabir ziyareti ve özellikle Peygamberimizin kabrini ziyaret konusunda birçok hadis bulunmaktadır. (Bkz.Muvatta', "Tahâret", 28, Müslim, "Cenâiz", 102 [974]; Beyhak?, Sünen-i Kübrâ, 5/403 [10273-10274]; Şuabü'l-îmân, 6/46 [3855]; Dârekutnî, es-Sünen, 3/333 [2693]; 6/474 [2727]) Bu rivayetleri değerlendiren İslâm âlimleri, Rasûlullah'ın kabr-i saâdetini ziyaret etmenin en faziletli menduplardan olduğunu ifade etmişlerdir. (Bkz.Mevsılî, el-İhtiyâr, 1/175)
Buna göre Medine'de bulunan kimseler, mümkünse Peygamberimizin Ravza'sında, imkân olmaması hâlinde Mescid-i Nebevî'nin herhangi bir yerinde namaz kılarlar ve Peygamberimizin kabr-i saâdetini ziyaret ederler. Fakat bilinmelidir ki Ravza-i Mutahhara'da namaz kılmak ve Allah Resûlü'nün kabrini ziyaret etmek, haccın veya umrenin farzı, vâcibi veya sünnetlerinden biri değildir. Dolayısıyla haccın veya umrenin tamam olması Mescid-i Nebevî'de namaz kılmaya veya Hz. Peygamber'in kabr-i saâdetini ziyaret etmeye bağlanamaz. Bu itibarla bunları yapmadan Medine'den ayrılmak durumunda kalanların, hac veya umre ibadetlerinde herhangi bir eksiklik olmaz.
3- Hac ayları hangileridir?
Hac ayları, hicrî takvimdeki Şevvâl ve Zilkade aylarının tamamı ile Zilhicce ayının ilk 10 günüdür. İhrama bu aylar içerisinde girilmesi gerektiğinden dolayı bu aylara hac ayları denilmiştir. Bu zamanlara hac ayları denmesi, hac menâsikinin bu aylardan herhangi birinde bitirilebilmesi açısından değil, haccın şartı olan ihrama Şevvâl'den itibaren girilebilmesi bakımındandır. Bu süre içerisinde ihrama girerek, haccın iki temel rüknünden biri olan ve sadece Zilhicce'nin dokuzuncu günü öğle vakti ile onuncu günü fecr-i sâdık arasında yapılabilen Arafat vakfesini yapan kimsenin haccı geçerli olur. Haccın diğer rüknü olan ziyaret tavafı ise kurban bayramı günlerinde eda edilmekle birlikte, bugünlerde yapılamaz ise cezasını yerine getirmek kaydıyla, daha sonra da yapılabilir ve bu tehir, o seneki haccın geçersiz sayılmasına sebep olmaz. (Bkz. Kâsânî, Bedâi?, 2/132-133)
4- Harem Sınırları İçerisindeki Kişinin Hill Bölgesine Gitmeden Bulunduğu Yerden Umre İçin İhrama Girmesinin Hükmü Nedir?
"Mekkeli olsun ya da olmasın Mekke'de bulunan kişiler umre yapmak istediklerinde Harem bölgesi hudutları dışına -yani Hill bölgesine- çıkarak oradan ihrama girerler. Bu konuda en çok bilinen yer, Hz. Aişe Mescidi'nin bulunduğu Ten'im'dir. (Bkz.Kâsânî, Bedâi?, 2/167) Kişi şayet bu kuralı ihlal ederek Harem bölgesinden ihrama girer ve tavafa başlarsa Hanefî, Şâfîi ve Hanbelîlere göre başlamış olduğu bu umreyi tamamlayıp bir dem kesmesi gerekir. Ancak tavafa başlamadan önce hatasının farkına varıp Hill bölgesine gider ve oradan ihrama niyet edip telbiye getirirse dem kesme sorumluluğu ortadan kalkar
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız