Hiçbir yer, zaman, eşya; varlık kendiliğinden kutsal değildir. Kutsal olan Allah’tır ve Allah’ın kutsal saydıklarıdır. Allah Teâlâ, bir yeri, kimseyi veya eşyayı övmüşse; biz de (ifrata ve tefrite sapmadan) ona, Allah Teâlâ’nın değer verdiği kadar değer veririz. Ve bunu yalnız Allah’ın rızası için yaparız.
İslam, tevhid inancının üzerine şirkin gölgesini düşürecek cahiliye adetlerini, geleneklerini, törelerini, bidat ve hurafeleri temizleyerek; vahiy ile yepyeni bir insan ve toplum inşa ediyor.
Resulullah (sav) zamanında bir adam, “Buvane” denilen yerde, bir deve boğazlamayı (kurban kesmeyi) adadı. Bu isteğini yerine getirmek için durumu Resulullah’a arz etti. Allah’ın Resulü (sav), sordu:
-Daha önce orada tapılan bir put heykeli var mıydı?
Adam:
-Hayır, dedi.
Resulullah tekrar sordu:
-Peki, orada (cahiliye devrinde) bayram (ve törenler) yapılıyor muydu?
Adam yine:
-Hayır, dedi.
Bunun üzerine Allah’ın Elçisi:
-Adağını yerine getirebilirsin,” (İbrahim Canan, Kütübü’s Sitte – Hadis Ansiklopedisi: 17/245)
buyurdu.
Müslüman, Rabbimizin istediği kimliğe ve kişiliğe sahip olmak için gayret eden insandır. Müslüman olmayanların yaşayışlarını örnek almaz, onları taklit etmez. Onların kutladıkları günleri, bayramları, yılbaşlarını kutlamaz. Tevhidi kuşanarak kendisi başkalarına örnek olur.
Buvane’de kurban kesmek isteyen adam; “Evet, müşrikler daha önce orada bayram ve kutlamalar yapıyordu.”deseydi, Resulullah (sav) orada kurban kesmesine izin vermeyecekti. İzin verecek olsaydı, sormazdı zaten. Adam, ibadet maksadıyla Allah için kurban kesecek, başka bir şey yapmayacak. Ve müşrikler şu an değil, daha önce orada kutlama yapmışlarsa bile adamın kurban kesmesine izin vermeyecek…
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız