Yanlışta ısrar etme ve yanlışı sebebiyle savunmaya geçmek şeytanî bir tavırdır. Zira Yüce Allah’ın, Âdem’e secde emrini yapmayan şeytan, yanlışında ısrar etmiş ve onu çamurdan beni ateşten yarattın, ben ondan hayırlıyım diyerek savunma mekanizması geliştirmiştir. Yüce Rabbin, yasak meyveye yaklaşma yasağını çiğneyen Hz. Âdem ise, hatasını kabul etmiş, içten tevbeye sığınmıştır.
Yanlış yapan ve yaptığı yanlışı kabullenmeyip savunmaya geçen şeytanın bu huyu insana da geçmiştir. Kim bilir belki de şeytan, bu meyanda çoğu insanı kendine benzetmiştir. Kur’an’da onlarca ayet yanlış yapan ve yaptığı yanlışı yanlış görmediği gibi iyi, güzel, faydalı gören insanlardan bahseder.
İnsanı yoldan çıkaran ve ona yanlış yaptıran şeytan, yapıp ettiklerini ona iyi-güzel gösterir. İnsanın nefsi de yapıp ettiklerini kendine iyi-güzel gösterir. Bu sâikle yanlış yapan insan da yapıp ettiklerini iyi-güzel görmeye başlar. Artık basireti bağlanmıştır onun.
İnsan beşerdir, yanlış yapabilir. Önemli olan yanlış yaptığının farkına varmak ve yanlıştan dönmektir. Nitekim bir hadislerinde Peygamberimiz şöyle buyurur: “Her insan yanlış yapabilir. Yanlış yapanların en hayırlısı ise, yanlışından dönüp tevbe edenlerdir.” Demek ki, yanlış yapmak insanî bir şeydir. Yanlıştan dönüp tevbe etmek ise, insan için erdemdir.
Bir de yanlışının farkına varamayan yahut yanlış yaptığını bile bile yanlışında ısrar eden ve hatta doğru yaptığını iddia edenler vardır. Tehlikeli olan da budur. Zira yanlış yapan insan, yanlışının farkına vardığında, yanlışından vazgeçse ve tevbe etse kendisi için hayırlı olacaktır. Şayet yanlışıyla saptırdığı kimseler varsa, onların da hatalarını düzeltmelerine vesile olacak ve onlardan helallik dileyecektir.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız