Şimdi Ashab-ı Kehf bizi bir tercihe zorluyor… Fena ile beka arasında nerede duracağımızı öğretiyor… Dünyanın karanlığından mağaranın ışığına alıp götürüyor… Gaflet uykusundan rahmet uykusuna nasıl uyanacağımızı gösteriyor… Aslında uyuyan Ashab-ı Kehf değil, uyuyan toplumdu… Onlar toplumu uyandıran ve uyaran gençlerdi…
Şimdi bizler Ashab-ı Kehf duyarlılığı ile dünyayı okuyabiliyor muyuz? Hayatı dokuyabiliyor muyuz? Ehl-i Keyf’in Ashab-ı Kehf’i anlama ihtimali var mıdır? Biz ne ile ilgiliyiz? Yeryüzündeki Ashab-ı Kehf mağaralarını yarıştırmakla mı? Onların sayısını ya da isimlerini tartışmakla mı? Bize düşen ayetler etrafında beyin jimnastiği yapmak değil, bilinç oluşturmak… İşi teferruata boğmadan Rabbani bir tavır geliştirmek… Ashab-ı Kehf’in sayısı değil; sa’yü gayreti bize lazım…
Ashab-ı Kehf… Kimdir? Nedir?
Tarihte yaşanmış, yok olmuş, bitmiş bir süreç midir? Yoksa kendini yenileyerek tüm zamanlara yayılmış bir sınavın adı mıdır?
Ashab-ı Kehfi mitoloji, masal, menkıbe, macera görenlere Ashab-ı Kehf ne söyler?
Haz, hız ve hırs çağında modern paradigmayı yeniden sorgulamanın sahici adresidir Ashab-ı Kehf…
Statükonun kirine, karanlığına bulaşmamak için, müesses düzenin çarkında erimemek için, onurlu bir başkaldırının referansıdır mağara arkadaşları…
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız