Sayı : 504   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Misafir Kalem

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Karabacak

Aile ve Toplum Mahremiyeti

  • 05 Eylül 2018
  • 2762 Görüntülenme
  • 429. Sayı / 2018 Eylül



Mahrem ve mahremiyet kavramlarının insanın hemcinsiyle ve karşı cinsiyle olan ilişkilerinde önemli bir yeri vardır. Mahremiyeti belirlemede kültürün önemli bir etkisi olmakla birlikte esas sınırlarını çizen dindir. Bu anlamda da İslâm dini fert, aile ve toplum mahremiyet ölçülerini belirlemiştir.

 

 

Aile; kendi içinde özel sırları barındıran, toplumun en küçük birimidir. Ailenin bazı sırları toplumun diğer kesimlerine ve fertlere kapalıdır. Başkalarının bu sırlara muttali olmaması için evlere izin almadan girilmesi ayette yasaklanmıştır.

 

Kişi mahremiyeti derken, kişinin başkalarının bilmesini istemediği özel durumları anlaşılmaktadır. Bu anlamda İslam’da başkasının özel hallerinin araştırılması yasaklanmıştır. Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Allah Rasûlü şöyle buyurdu. “Zandan sakının! Çünkü zan yalanın kendisidir. Birbirinizin konuştuğuna kulak kabartmayın, birbirinizin özel hallerini araştırmayın, birbirinizle üstünlük yarışına girmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları kardeş olun!” (Buhârî, “Edeb”, 57; Müslim, “Birr” ve “Sıla”, 28-31)

 

Mahrem kelimesi Arapça "haram" kelimesinden gelmektedir. "Mahrum”, "hürmet", "muharrem", "tahrim" gibi kelimeler de aynı köktendir. Sözlükte “helâl olmayan, yasaklanan şey” manasındaki mahrem kelimesi, fıkıh terimi olarak kendileriyle evlenilmesi dinen yasaklanmış bulunan belli derecelerdeki akrabayı ifade eder. Farsça bir terkip olan “nâmahrem” ise “aralarında evlenme yasağı bulunmayan kişiler” demektir. Aynı kökten gelen mahremiyet ise, gizlilik, bir şeyin (mahrem) gizli hali ve gizlilik durumu, demektir. Bir anlamda buna insanın dokunulmazlığı da denebilir.

Mahrem ve mahremiyet kavramlarının insanın hemcinsiyle ve karşı cinsiyle olan ilişkilerinde önemli bir yeri vardır. Mahremiyeti belirlemede kültürün önemli bir etkisi olmakla birlikte esas sınırlarını çizen dindir. Bu anlamda da İslâm dini fert, aile ve toplum mahremiyet ölçülerini belirlemiştir. Bunu birkaç başlık altında işlemek mümkündür.

 

1. Aile Mahremiyeti

Öncelikle mahremiyet denince aile mahremiyeti akla gelmektedir. Aile; kendi içinde özel sırları barındıran, toplumun en küçük birimidir. Ailenin bazı sırları toplumun diğer kesimlerine ve fertlere kapalıdır. Başkalarının bu sırlara muttali olmaması için evlere izin almadan girilmesi ayette yasaklanmıştır. “Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, geldiğinizi fark ettirip (izin alıp) ev halkına selâm vermedikçe girmeyin. Bu sizin için daha iyidir; herhalde (bunu) düşünüp anlarsınız. Orada hiçbir kimse bulamadınızsa, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size, Geri dönün! denilirse, hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha nezih bir davranıştır. Allah, yaptığınızı bilir.(Nur, 24/27-28)

Müslümanlar, Allah Rasûlü’nün evine de vakitli vakitsiz girme ve orada gereğinden fazla kalma konusunda uyarılmışlardır: “Ey iman edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) Peygamber'in evlerine girmeyin, davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber'i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber'in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah'ın Rasûlü’nü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır. (Ahzâb, 33/53)

Allah Rasûlü, başkasının evine girmede izin isteme anında kapının neresinde durulacağını dâhi belirtmiştir: “Sizden biri başkasının evine girmeye izin istemek için geldiğinde (kapı açık ise) kapının tam karşısında değil; sağında veya solunda dursun. Ev halkına da: es-Selâmüaleyküm, es-Selâmüaleyküm, diye de seslensin.” (EbûDâvûd, “Edeb”, 127, 128) Bu durumda girmek için izin alınacağında kapı kapalı ise kamera veya dürbünden görünmek için kapının veya kameranın önünde durmak hadise daha muvafıktır. İzin istemede çok ısrarcı olunmamasını Allah Rasûlü şöyle belirtmektedir: “İzin istemek üç defadır. Şayet izin verilirse ne âlâ yoksa geri dön!” (Buhârî, “İsti’zân”, 13; Müsim, “Âdâb”, 33, 34, 35, 37; EbûDâvûd, 127, 130; Tirmizî, “İsti’zân”, 3; İbnMâce, “Edeb”, 17)

Başkasının evine izinsiz girmek yasaklandığı gibi uzaktan evi gözetlemek de yasaklanmıştır. Allah Rasûlü şöyle buyurmaktadır: “Hiç kimsenin izinsiz olarak bir başkasının evinin içine bakması helal değildir. Eğer bakarsa izinsiz eve girmiş demektir.” (Tirmizî, “Salât”, 148; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V, 280) Hatta bu konuda bazı hadisler çok daha tehditkârdır: “Bir kimse izinleri olmaksızın bir kavmin evine bakarsa, gözünü çı­karmaları onlara helâl olur.” (Müslim, “Âdâb”, 43; EbûDâvûd, “Edeb”, 126, 127) Enes b. Mâlik de şöyle bir olay anlatmaktadır: “Bir adam Allah Rasûlü’nün hücrelerinden birine baktı. Allah Rasûlü de yayla yahut yaylarla ona doğru ayağa kalktı. Ben Rasûlüllah’ın yaralamak için onu kolladığını hâlâ görür gibiyim.(Buhârî, “İsti’zân”, 11; Müslim, “Âdâb”, 42; EbûDâvûd, “Edeb”, 126, 127)

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

429. Sayı Eylül 2018