12 Eylül, bir milattı. Maddi ve manevi her şey çöktü. Yeni bir nesil yetiştirdi darbe. Yozlaştı ülke insanları. Eski idealist solcular, ülkücüler bile yoktu artık. Bitirdi onları 12 Eylül. Büyük bir çoğunluğu, darbecilerin yanında yer almaya başladı. Bireyselleşti insanlar. Bencilleşti. Korkaklaştı. Riyakârlaştı. Gayesizleşti… Menfaat kavgası derdine düştü. Davasını, ülküsünü, idealini, misyonunu yitirdi. Kişiliğini, kimliğini yitirdi çokları. Toplum, korkunç bir depresyon geçirdi. Kâbus çöktü ülkenin üzerine.
Gün ışıyor artık. Dağılıyor kara bulutlar. Ortalık ısınıyor. Bahar gözlerini ovuşturuyor. Türkiye dirilişin eşiğinde. Çok kritik bir dönemdeyiz. İnşallah güzel günler bekliyor bizi. Bizim dirilişimiz, dünyanın da dirilişi olacaktır.
Bundan 38 yıl önceydi… 12 Eylül, 1980… Saat: 03.00…
Altmış darbesinden sonra Türkiye, ikinci büyük bir darbe ile sarsıldı.
Tarihte bazı önemli olaylar vardır. Unutmaz ülke insanları. Unutturmazlar… Nesilden nesile aktarırlar. İbret alınsın, ders alınsın diye…
Seksen darbesi de, altmış darbesi gibi Türkiye tarihinin alnına sürülen kara bir lekedir.
Darbe öncesi, sıkıyönetim olmasına rağmen sağ – sol çatışmalarında her gün yirmi kişi ölüyordu. Seksen yılının ilk ayında ölü sayısı 2000’i aşmıştı. Hem sağdan, hem soldan ölen bazı kişilerin aynı silahlarla vurulmuş olması söylentileri kafaları karıştırıyordu. Birileri planlı bir şekilde ülkeyi karıştırıyor, darbeye zemin hazırlıyordu. Ülkede sosyal, siyasi ve ekonomik kriz önü alınmaz hal almıştı.
Evren’in hatıralarında değindiği gibi; artık müdahale etmek için ülke hazır hale gelmişti. Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren öncülüğünde ordu, yönetime el koydu. Saat 05.00’ten itibaren sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Siyasi liderler tutuklandı. Partiler ve STK’lar kapatıldı, mal varlıklarına el kondu. Valilerin, belediye başkanlarının, daire müdürlerinin çoğu görevlerinden alındı; yerlerine emekli askerler atandı. Evren, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Ulusu’yu Başbakan olarak görevlendirdi. Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun'dan oluşan bir MGK (Milli Güvenlik Konseyi) kuruldu. Bundan böyle Türkiye, 1983 Genel Seçimlerine kadar bu cunta tarafından yönetilecekti.
Darbeyle birlikte bıçakla kesilmiş gibi bütün olaylar birden duruverdi. Oysa daha önce de sıkıyönetim vardı. Darbe; ülkenin siyasî, sosyal, ekonomik, ahlaki bütün değerlerini alabora etti. Temel ihtiyaç malları bulunmuyordu. Her şey karaborsa oldu. Kuyruklar uzayıp gidiyordu. Herkes, huzursuz ve tedirgindi.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız