Ramazan ayında Allah’ın emri gereğince tutulan Oruç, yaratıcımızla, çevremizle ve kendi nefsimizle olan ilişkilerimizde olumsuzluklardan arınma duygumuzu güçlendirdiğimiz tevhidi bir eylemdir. Dünya kaynaklı değerlerden ve dünyevileşmekten kurtulmaktır. Mü’min kul ne kadar dünyevileşmekten kurtulursa o kadar Kur’an’ı anlamaya yaklaşmış olur.
Oruç tutmak, Kur’an’a karşı önyargılardan kurtulmaktır. Oruç, insanın betonlaşmasına, donmasına ve nesneleşmesine karşı en büyük koruyucudur. Oruç, insanı yumuşatmakta, selim bir ahlakla donanmasını sağlamaktadır. Oruç, modern hayatın mekanikliğine verilen doğal bir cevaptır. Oruç, Allah’la yaşanan bir hayatın rutine indirgenemeyeceğinin tecrübesidir. Oruç, hayatı sahih anlamda idrak etmektir.
Ramazan bir mekteptir. Her mektep gibi onun da kendine has kural ve kaideleri, kendine özgü bir müfredatı vardır. Bayram’da diplomayı ancak Ramazan müfredatına göre amel edenler alır. Mekteplerde ders kitapları var. Ramazan’ın ders kitabı ise Kur’an-ı Kerim’dir. Allah Rasûlü (sav) Ramazan’da her zamankinden daha fazla Kur’an-ı Kerim okurdu. Ulema ise Ramazan’da tedrisata ara verir, sadece Kur’an-ı Kerim’le meşgul olurdu.
Ehl-i Kur’an olmak için imandan sonra nefis tezkiyesi ve ruh terbiyesi şarttır. Allah rızası için tutulan oruç; nefis tezkiyesi ve ruh terbiyesidir. Oruç, Kur’an-ı Kerim’i Allah’ın muradına göre anlamaya çalışanlara Allah’ın hediyesidir. Çünkü oruç ibadeti, imanı ve ilmi buluşturan bir ibadettir. Bütün zamanlarda Kur’an-ı Kerim’i Allah’ın muradına göre anlamanın zemini; iman, ilim ve ameldir. Oruç ibadeti bu üçüne de kefildir.
Oruç tutmak, Allah için ehl-i hareket olmaktır. Ehl-i hareket olmayanlar, Kur’an’dan bir şey anlayamazlar. Kur’an’ı anlamak ve uygulamak, hareket ehli olanların işidir. Kur’an’ın nazil olmaya başladığı Ramazan ayı, hareket ve bereket ayıdır. Ramazan ayında hareketin de, bereketin de ilk alâmeti, Allah için oruç tutmaktır.
Ramazan-ı Şerifte yeryüzü, Âlem-i İslâm büyük bir mescid hükmüne geçer. Mekke mihrab olur. Medine minber. Peygamber önder. Milyarlarca Müslüman Kur’an’ı okurlar. Adeta Kur’an yeniden insanlığa vahyolunur.
Ramazan ayında Allah’ın emri gereğince tutulan Oruç, yaratıcımızla, çevremizle ve kendi nefsimizle olan ilişkilerimizde olumsuzluklardan arınma duygumuzu güçlendirdiğimiz tevhidi bir eylemdir. Dünya kaynaklı değerlerden ve dünyevileşmekten kurtulmaktır. Mü’min kul ne kadar dünyevileşmekten kurtulursa o kadar Kur’an’ı anlamaya yaklaşmış olur.
Ramazan ayında tutulan oruç, dünyadan ve dünyadaki lezzetlerden Allah için vazgeçmenin ifadesidir. Oruç tutan mü’min insanın zihni safileşir. Aklı vahiy karşısında biraz daha ümmileşir. Bu da Kur’an’ın Allah’ın muradına göre anlaşılmasını kolaylaştırır. Rasûlüllah (sav) buyuruyor:
“Ümmetim dünyaya ta’zim ettiği, (dünyaya önem verip gözünde, gönlünde büyüttüğü) zaman kendisinden İslâm’ın heybeti çekilip alınır. Emr-i bil ma’ruf ve nehy-i anil münkeri terk ettiği zaman da vahyin bereketinden mahrum bırakılır. Birbirine sövmeye başladıklarında da Allah’ın gözünden düşer.” (İmam-ı Münavi- Feyzû'l Kadir fi ŞerhûCamiû'sSağir- C:1 Sh: 404 )
“Emr-i bil ma’ruf ve nehyi anil münker’in terk edildiği yerde vahyin bereketi kesilir. Düşünceler tutarsız, muhakemeler yetersiz hale gelir. Akıl önyargıların döküm kalıplarında taşlanır. Kur’an, ancak onu son Peygamber Hz. Muhammed (sav)’in örnekliğinde ve önderliğinde anla(t)ma ve yaşa(t)ma mücadelesi veren, karşılaştığı sorunları onunla çözmeye çalışan, her fırsatta ona başvuran, doğrularını ondan öğrenen, yanlışlarını onunla düzelten dinamik zihinlerce anlaşılabilir. Emr-i bil ma’ruf ve nehyi anil münkeri terk eden bir ümmet Kur’an’dan bir şey anlayamaz. Emr-i bil maruf ve neyi anil münkerin ihyası, Kur’an’ı Allah’ın muradına göre anlamanın temel şartlarındandır. Allah yolunda Allah için hareket ehli olmayanlarda vahyin bereketi olmaz. Vahyin bereketi, fehmu’l Kur’an’dır. Emr-i bil ma’ruf ve nehyi ani’l münkerin terkinde haktan vazgeçmek ve dini donuklaştırmak vardır. Haktan vazgeçilmesiyle basiret gider. Dinin donuklaştırılmasıyla da nur gider. Böylece kalp perdelenir. Vahyin bereketinden mahrumiyet gerçekleşir. Kişi böyle bir durumda –velev ki insanların UlumüArabiyeyi en iyi bileni ve tefsirde en basiretlisi de olsa- okuduğunun inceliklerini anlayamaz ve tadına varamaz.” (İmam-ı Münavi- Feyzû'l Kadir fi ŞerhûCamiû'sSağir- C:1 Sh: 405 ) Emr-i bil ma’ruf ve nehyi anil münkeri ihya etmek; Kur’an’ı anlamaya sebep olduğu gibi, oruç ibadeti de mü’min kişiyi Kur’an’ı anlamaya açık hale getirir. Mü’minleri Kur’an’dan uzaklaştıran hiçbir ibadet yoktur. Aksine Allah-û Teâlâ’nın emrettiği bütün ibadetler mü’min kişiyi Kur’an’la buluşturur. İbadet Kur’an’dan uzaklaşmak için değil, Kur’an’ı fiilen hayata dönüştürmek içindir.
Ramazan ayında tutulan orucun bir manası da, Kur’an’ın kılavuzluğunun alternatifsizliğini idrak etmektir. Kur’an, mü’min olarak Hz. Peygmamber (sav)’in örnek ve önderliğinde onu ancak “yaşamak niyetiyle” okuyan, onu hayata egemen kılma cehdi taşıyan, yol boyu karşılaştığı sorunları onunla çözmeye çalışan, her fırsatta ona başvuran, hatalarını onunla düzeltmeye çalışan, onu rehber edinerek sırat-ı müstakim üzere yürümeye gayret eden insanlara kılavuzluk eder. Kur’an, kendisini okuyup da ondan başkasını kendine kılavuz edinenlerin de azabını artırır.
Hak ile batılı birbirinden ayıran Kur’an, Ramazan ayında inmiştir. Ramazan ayının kesintisiz gündemi Kur’an’dır. Bu yüzden Ramazan’a “Kur’an ayı” da denilir. Rabbimiz buyuruyor:
“(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.” (Bakara, 2/185)
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız