Abdülhamîd Han, bu karışık iç bünyeye rağmen halkın huzuru ve ülkenin selâmetini sağlayabilmek için bugünkü modern devletlere bile örnek olabilecek derecede şümullü bir istihbarat teşkilatı kurmuştur. Bu teşkilâtta kendisine karşı bombalı bir suikastı gerçekleştirmiş bulunan ermeni asıllı Jorris‘i dahi bir istihbarat elemanı olarak kullanması, şayan-ı dikkattir.
Filistin‘e göç edip yerleşmek gibi ilk nazarda masumane görünen arzularının Sultan Abdülhamîd tarafından mutlak bir surette redde mahkûm olduğunu gören Yahudiler, o mübarek şahsiyeti bertaraf etmedikçe emellerine ulaşamayacaklarını anlamakta gecikmediler. Bundan dolayıdır ki, önce İstanbul‘da ve sonra da Yahudi muhiti Selanik‘te temerküz eden İttihat ve Terakki cemiyetini kurdurarak vatanın bir kısım bedbaht evlatlarını bir propaganda sisinde boğdular.
Osmanlı padişahlarının otuz dördüncüsü, İslam halifelerinin doksan dokuzuncusudur. Sultan Abdülmecîd’in ikinci oğlu olup 1842’de dünyaya gelmiştir.
Genç yaşta dini ve fennî ilimleri mükemmel bir şekilde ikmal etti. Şâzeliyye tarîkati şeyhi Mehmed Zâfir Efendi ve Kâdiriyye tarîkati şeyhi Ebu’l-hüdâ Efendi‘den feyz alarak zahirdeki dirayetini, manevi bir kemal ile de taçlandırmıştır.
Daha genç yaşta zekâsı ve siyasi kabiliyetleriyle temayüz etmiş bulunduğundan amcası Sultan Abdülazîz Han, Mısır ve Avrupa seyahatlerinde O’nu da yanında götürmüştü.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız