Bu evde yetişmişti; rıza makamını elde edip, kendileri Allah’tan razı, Allah’ın da onlardan razı olduğu o güzide topluluk. Bu evde yetişmişti ganimetin ya da madalyanın değil, ihlâsın ve aşkın kahramanları… Bu evde yetişmişti kolay ve ucuz zamanların değil, zor ve bedel isteyen zamanların yiğitleri…
Darü’l-Erkam olmaya aday evlerin azıkları; Kur’an’dır, ilimdir, irfandır, hikmettir, seccadedir, gözyaşıdır, merhamettir, sevgidir… Bu ev inşa olmayı ve inşa etmeyi düşünür. Bu evin sakinleri boş işlerin değil, ulvi işlerin sevdalılarıdır. Bunun için bu evin sakinleri kavga etmeye dahi fırsatları olmayanlardır. Hal böyle olunca elbette ki, böyle bir evden bu çağın Mus’abları, Hamzaları, Alileri, Ebû Dücaneleri, Nesibeleri, Sümeyraları, Aişeleri yetişecektir.
Bir evden ne çıkar ki? İşte bir evden ne çıktığının en büyük cevabı Darü’l-Erkam’dır. Allah Resulü’nün (sav) muallimliğinde kurulan bu medrese, 23 yıllık risalet davasını omuzlayacak, nüve/çekirdek kadronun oluşmasına zemin olmuş, burada yetişen tabir caiz ise bu tohum nesil, koca İslam ümmetinin kökü ve temeli olmuştur.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız