İctihad… Sözlükte; çalışmak, gayret ve çaba sarf etmek, güçlüğe ve zorluğa katlanmak anlamına geliyor. Fıkıhta ise; Kur’an ve sünnette açıkça belirtilmeyen konularda, ictihad yapmaya ehil Müslüman bir âlimin, vahiyden (Kur’an ve sahih hadisten) şer’i bir hüküm çıkarabilmek için bütün gücünü ve imkânlarını kullanarak ceht ve çaba sarf etmesidir.
Herkesin kendisini ehil / yetkili görüp “Bana göre şöyle… Bana göre böyle…” deyip dini hüküm vermesi doğru olmaz. Bazı kimseler nedense başka alanlarda değil de; özellikle din ve tıp söz konusu olunca; bilsin - bilmesin kendisini en üstün bilgin sanıyor ve ehline bile konuşma fırsatı vermeden hükümler koyuyor. Herkes haddini bilerek konuşmalı ve yazmalıdır. Edep sınırını aşmamalıdır.
Haris İbni Amr İbni Ahî'l Muğire İbni Şube (ra), Muaz (ra)'tan naklederek anlatıyor: "Resulullah (as) Muaz'ı Yemen'e gönderdiği zaman kendisine sordu:
- Sana bir dava geldiğinde nasıl hükmedeceksin?
- Allah'ın kitabıyla hükmedeceğim, dedi Muaz.
- (Meseleyi Kitabullah'ta) bulamazsan (Nasıl hükmedeceksin)?
- Resulullah'ın sünnetiyle hükmedeceğim.
- Ne Kitabullah'ta ve ne de Resulullah'ın sünnetinde bulamazsan (Ne yapacaksın)?
- Kendi re'yimle (görüşümle)ictihad edeceğim. (Hüküm vermekten) geri durmayacağım.
Hz. Muaz diyor ki: Bu cevabım üzerine Resulullah (sav), (Memnun oldu.), göğsüme eliyle vurdu ve: Allah'ın elçisinin elçisini, Allah'ın elçisini memnun edecek şekilde muvaffak kılan Allah'a hamdolsun.” (Ebu Davud, Akdiye 11, (3592, 3593); Tirmizi, Ahkâm 3, 1327, 1328) buyurdu.
Bu hadisten ne anlıyoruz?
Hüküm vermede asıl kaynak; Allah’ın kitabı Kur’an’dır. Sonra Resulullah’ın sünnetidir. Sonra da Kur’an ve sünnet ilmine vakıf, ehil / yetkin olan Müslümanların vahye bağlı kalarak yaptıkları içtihatlardır.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız