Günümüzde de zulüm rejimleri ilim erbabının hakkı ve doğruyu ortaya koymasına veya önlerine konduğunda kabul edip teslim olmalarına değil kendilerine teslim olmalarına ve sadece kendilerinin borazanlığını yapmalarına müsaade etmek istiyorlar.
Bugün Suudi Arabistan'daki dikta rejimine uyarıda bulunarak hakkı söylemeye çalışan ilim adamlarının büyük çoğunluğunun zindanlarda olması ve bazıları hakkında idam talebinde bulunulması zulüm rejimlerinin hakkın ve doğrunun söylenmesinden ne kadar rahatsız olduklarını göstermesi açısından ibret vericidir.
İlim, bilmek anlamına gelir. Bilmek ise doğru bilgiye ulaşmış olmayı gerektirir. Doğruluğu veya yanlışlığı kesinleşmemiş varsayımlar henüz gerçek bilgi sayılmaz. O yüzden bir kimsenin bir konuda ilim sahibi olduğu iddia edebilmesi için o konuda doğru bilgiye ulaşmış olması gerekir. Yüce Allah şöyle buyurur: "Onların çoğu zandan başka bir şeye uymamaktadır. Zan ise gerçek açısından bir şey kazandırmaz." (Yunus, 10/36) Yani bir kimse doğru bilgiye ulaşmamışsa sadece zanna göre hareket eder. Zan ise insanı doğruya, gerçeğe ulaştırmış bir bilgi, ilim değildir.
Bir konuda doğru bilgiye ulaşmış olmak ise o bilginin onurunu korumayı, doğru olanı ortaya koymayı, doğruyu söylemeyi gerektirir. Bu ilmin onurudur.
Fakat zulüm saltanatı kurmuş olanlar ilmin de kendilerine hizmet etmesini isterler. Doğru bilginin işlerine gelmediği zaman yanlış bilginin doğru olarak kabul ettirilmesi için baskı yaparlar. Onları ilmin onuru ve insanların doğruyu öğrenme hakları değil kendi hâkimiyetleri, güçleri ve saltanatları ilgilendirir.
Firavun'un siyasetinde bunu görüyoruz. Musa (as) ona doğruları söyleyince hoşuna gitmedi. Musa (as)'nın bir büyücü olduğunu ileri sürdü ve ona üstün gelmeleri için ülkenin bütün marifetli büyücülerini topladı. Toplanan kalabalığa da; "Umarız ki, üstün gelenler onlar olurlarsa büyücülere uyarız." (Şuara, 26/40) dedi. Dikkat edilirse burada "kim haklı çıkarsa, kimin doğru konuştuğu ortaya çıkarsa ona uyarız" denmiyor. "Eğer büyücüler üstün gelirlerse onlara uyarız" deniyor. Çünkü onların üstün gelmeleri hâkim sistemin kazıklarını sağlamlaştırmasına vesile olacaktı. Ama onların üstün gelememesi durumunda Firavun yine de hakkı teslim etmeyecekti. Nitekim öyle oldu. Büyücüler hakkı gördükleri için teslim oldukları ve Musa (as)'nın doğru konuştuğunu itiraf ettikleri halde Firavun onlara; "Ben size izin vermeden önce ona iman mı ettiniz? O size büyüyü öğreten büyüğünüzdür. Yakında muhakkak bileceksiniz. Sizin ellerinizi ve bacaklarınızı çaprazlama kesecek sonra hepinizi asacağım." (Şuara, 26/49) dedi.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız