Nimetlere karşı şükretmek, musibetlere karşı da sabretmekle görevliyiz. Şükür de, sabır da; Allah’a daha çok itaat ve kulluk etmek demektir. Allah’a isyan ederek dil ile yapılan şükür, şükür değil; sabır da, sabır değil.
Sürekli kendimizi murakabe, muhasebe ve muhakeme etmeliyiz. Varsa kırık, dökük yanlarımız; onları onarmaya çalışmalıyız. Beş vakit namazı, cumayı, bayram namazlarını bunun için kılıyoruz. Kurbanı bunun için kesiyor, hacca bunun için gidiyoruz. Orucu bunun için tutuyoruz. Kur’an ayı Ramazan, her yıl bunun için gelip çalıyor kapımızı. Kirlenen ruhumuzu vahiy ile aklamamızı hatırlatmak için geliyor.
Kayayı kaldırıp uyuyan dostunun yüzüne konan sineği öldürmek için indiren ayı gibi davranmak; hizmette muhasebesizliğin çarpıcı bir örneğidir.
Yapılan her işte; düşünerek, bilerek, gücünü tartarak, sonucu hesaplayarak, akıllıca, planlı programlı bir şekilde; vahyi merkeze alıp, Rasulü örnek edinerek güzel bir üslupla,yerinde ve zamanında işe koyulması gerekir Müslüman’ın.
İşte İslam’a hizmetin temel unsurları!
Bunları hesaba katmadan yapılan hizmetler, hizmet değil, külfettir. İslam’a ve Müslümanlara telafisi zor zararlar verir. Hariciler de İslam’a hizmet ettiklerini sanıyorlardı. İşid de hizmet ettiğini sanıyor. Ve daha birçokları…
Yerinde ve zamanında, emrolunduğumuz şekilde dosdoğru iş yapmakla sorumluyuz.
Bir işe başlamadan, insan önce kendi bilgisini, gücünü, kapasitesini tartmalıdır. Altından kalkamayacağı işe girişmemelidir. Rabbimiz bu hususa dikkat çekerek; bizi gücümüzün üstünde sorumlu tutmadığını bildiriyor.
Ne kadar ilimle, irfanla, ihlâsla, bilim, sanat, zanaat ve teknikle donanır, ne kadar maddi ve manevi yönden güçlü olursak; hizmet sahamız da o kadar geniş ve etkili olur.
Üç önemli görevimiz var: Öğrenmek, yaşamak ve tebliğ…
İslam’a hizmette işe önce kendimizden başlamalıyız. İlk tebliğimiz, kendimize olmalı. Kendisini kurtaramayan, başkasını kurtaramaz. “Kendisi muhtaç dede, başkasına nasıl himmet ede!” sözü, çok yerinde söylenmiş bir sözdür.
etkili tebliğ; söylediğini yaşayarak örnek olmaktır. Başarılı her insanın, başarılı olmasında en büyük sebep budur. Yaşamayan, yaşatamaz.
Kendimizden sonra yakınlarımıza bildirmeliyiz Allah’ın buyruklarını. Sonra -gücümüz dâhilinde- bütün yeryüzüne yaymayı hedeflemeliyiz. Sesimiz nereye kadar ulaşırsa…
“Siz, başkalarına iyiliği emredip de kendinizi unutuyor musunuz; kitap da okuyorsunuz. Aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Bakara,2/44)
“Ey iman edenler! Yapmadığınız / yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?” (Saf, 61/2) buyurarak uyarıyor kullarını Rabbimiz.
- olamaz söylediğini yaşamayan.
İhlâs ve takva bu nedenle çok önemli.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız