Muhasebe de kişinin hayatını sürdürürken -Cibril hadisinde bildirildiği üzere- Allah’ın gözetiminde olduğunu düşünerek, yaptığı işlerin uygunluğunu, fayda ve zararını düşünmek, takva üzere tedbirli yaşamak, tövbe ve istiğfar ederek hareket etmek olarak ifade edilebilir. Kur’an da Murakabe ve muhasebenin anlam içeriği daha çok “Akli ve kalbi” eylemlerin bir parçası olarak geçmektedir.
Kur’an’ın, üzerinde en çok durduğu hususlardan biri ilimdir. İlk emrinde “Yaratan Rabbinin adıyla oku”(Alak, 96/1) olarak gelmesi bunun önemini belirtmektedir. Kur’an’ın ilimden kastettiği, genelde imanî manadaki cehaletin zıddı olan, Allah’ın, Peygamberin ve onların emirlerini bilme ve anlamadır yani vahiydir. Akli kavramlardan olmasına rağmen ilim, murakabe ve muhasebe ameliyesinin de bir parçasıdır.
Sözlükte “denetlemek, gözetlemek, gözaltında tutmak, kontrol etmek” gibi anlamlara gelen murakabe, “kulun sürekli biçimde Allah Tealanın gözetimi altında bulunduğunun şuur ve idrakinde olmasıdır.” (Uludağ Süleyman,TDV,31/204) Muhasebe de kişinin hayatını sürdürürken -Cibril hadisinde bildirildiği üzere- Allah’ın gözetiminde olduğunu düşünerek, yaptığı işlerin uygunluğunu, fayda ve zararını düşünmek, takva üzere tedbirli yaşamak, tövbe ve istiğfar ederek hareket etmek olarak ifade edilebilir. Kur’an da Murakabe ve muhasebenin anlam içeriği daha çok “Akli ve kalbi” eylemlerin bir parçası olarak geçmektedir. Genellikle; Allah’ın görmesi, gözetlemesi, hesaba çekmesi, hesap günü, insanların eylemleri olarak kullanılmakta, neredeyse terimselleşmiş anlamlarında kullanılmamaktadır.
“Allah her şeyi gözetler.” (Ahzab,33/52) “Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” (Nisa,4/1) “Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Haşr,59/18) “Dediler ki: Rabbimiz, hesap gününden önce (bize vadettiğin) hissemizi şimdiden ver” (Sâd, 38/16) “Kimin kitabı sağından verilirse, kolay bir hesapla hesaba çekilecek ve sevinçli olarak ailesine dönecek.” (İnşikâk, 84/7-9) “Ey insan! İhsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?” (İnfitar,82/6) “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.” (Zilzal,99/7-8) gibi ayetler ile Peygamber(sav) den nakledilen “Cibril Hz. Peygamber (sav)'e: Bana ihsanı anlat, dedi. Rasulullah (sav) de: İhsan, Allah'ı görüyormuş gibi ibadet etmendir. Sen onu görmesen de O, seni görüyor, buyurdu. Cibril: Doğru söyledin, dedi” (Buharî, “İmân”, 38; Müslim, “İman”, I) “Akıllı kimse kendini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışan kimsedir”(Tirmizi, “Kıyamet”,25) hadisler ile Hz. Ömer’e nispet edilen “Ölmeden önce kendinizi hesaba çekin” kavli meşhuru bu terimlere temel teşkil etmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de, akletmekle müradif ve onun değişik yönlerini ifade eden kullanımlar vardır. Bu kullanımlar, aklın tek başına olmayıp diğer uzuvlarla birlikte çalıştığını ve değişik fonksiyonları olduğunu göstermektedir. Akletmekle müradif kullanılan bu kelimeler, daha çok kalp, göz ve kulakla irtibatlı olan kelimelerdir. “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra,17/36) Kur’an’ı Kerim’de ki bu kullanımların:
Bütün insanlığa olanlarında; genel manada Allah’ın varlığı, birliği, gücü, kudreti, ibadet edilecek varlığın yalnızca kendisi olduğu, her şeyi yaratan ve her şeyin Rabbinin kendisi olduğu vb. gibi hususlar işlenmiş, insanlardan bunları düşünüp tefekkür etmeleri ve dolayısıyla da Allah’ın Rabliğini bilmeleri istenmektedir. (Bkz.Bakara,2/164; Araf, 6/32-151…vb.)
Mü’minlere olan hitaplarda; Allah’ın ayetlerini iyi düşünüp anlamaları ve onu en güzel şekilde yaşamaları, kendilerini kontrol etmeleri istenmektedir. (Bakara,2/245;Ali İmran,3/118)
Müşriklere ve kâfirlere olan hitaplarda; Allah’tan başka ibadet edilecek hiçbir varlığın bulunmadığı, taptıkları şeylerin ilah olmadıkları, onların hiçbir şeye güç yetiremeyecekleri, Allah’ın kevni ve vahyi ayetlerini düşünerek akıllarını kullanmaları ve gerçeği görmeleri istenmektedir. (Bkz.Bakara,2/170-171; Maide,5/103…vb.)
Ehli kitap ve münafıklara olan hitaplarda; akıllarını doğru kullanmalarını ve olayları saptırmamaları, (Bkz.Bakara,2/44-73-74-76; Maide,5/58…vb.) uygunsuz davrananlardan da; akıllı hareket edip güzel davranmaları istenmektedir. (Bkz.Hucurat,49/4)
Kur’an’da Muhasebe ve Murakabe ameli olarak kullanılan akli eylemler şunlardır: İlim, tefekkür, tezekkür, tedebbür, tefegguh, şuur, i’tibar, nazar, tebassur, ve ru’yet’dir.
A-İlim:
Kur’an’da, Allah’ın sıfatı ve bilmesi, bir şeyi bilmek, anlamak, görüş gibi kullanımlarla 800’e yakın yerde kullanılmıştır. (Bkz.M.Fuad, el-Mucemu’l Müfehres Li Elfazi’l Kur’ânî’l Kerim, sah.467-480)
İlim kelimesi, başlı başına bir eylem olmakla beraber akletmenin sonucu olarak ortaya çıktığı için onu akli faaliyetlerden ayrı düşünmek mümkün değildir. Bundan dolayı “ilme” akıl diyenler de olmuştur. Ancak “akıl”ı ilim elde etmede aracı olarak kabul etmek daha isabetli gözükmektedir.
Kur’an’ın, üzerinde en çok durduğu hususlardan biri ilimdir. İlk emrinde “Yaratan Rabbinin adıyla oku”(Alak, 96/1) olarak gelmesi bunun önemini belirtmektedir. Kur’an’ın ilimden kastettiği, genelde imanî manadaki cehaletin zıddı olan, Allah’ın, Peygamberin ve onların emirlerini bilme ve anlamadır yani vahiydir. Akli kavramlardan olmasına rağmen ilim, murakabe ve muhasebe ameliyesinin de bir parçasıdır.
“De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.” (Zümer,39/9)
“Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.” (Mümin,40/19)
(Münafıklar) Allah’ın, onların sırrını da fısıltılarını da bildiğini ve gaybları çok iyi bilen olduğunu hâla anlamadılar mı”? (Tövbe,9/78)
B-Tefekkür:
Kur’an’da 18 yerde geçmektedir. Bir yerde olumsuz bir düşünmeyi ifade eden bu kelime, diğer yerlerde genelde de kevni ve Kur’an ayetlerinin düşünülmesini konu edinmiştir. (Bkz.M.Fuad,age,sah.525)
Düşünmek, zihni bir şey hakkında çalıştırma, etraflıca düşünme gibi manalara gelen bu kelime, Kur’an’da, istenilen şeye ulaşmak için eşyanın manaları hakkındaki kalbin tasarrufudur. Bilinenden bilinmeyene ulaşmak için aklın kullanılmasıdır. Bu da kalpte tasavvuru mümkün olan şeylerde yapılır.
“Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler.” ( Âli İmran, 3/191)
“De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz? (Enam, 6/50)
C-Tezekkür:
Kur’an’da bu fiilden türeyen kelimeler; amel-i salih, dil ve kalp ile yapılan zikir, öğüt, haber, kitap, vahiy, namaz, tefekkür ve benzeri 20’ye yakın manada ve 269 yerde kullanılmıştır. Bu kelime konumuzla alakalı olarak da, düşünme manasında 50 civarındaki ayette kullanılmıştır. Bu yerlerdeki kullanımlar tefekkürle eş anlamlıdır. (Bkz.M.Fuat, a.g.e. sah.270-275)
“Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse ona pek çok hayır verilmiştir. Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar.” (Bakara, 2/269)
“Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, kör kimse gibi olur mu? Bunu ancak akıl sahipleri anlar.” (Ra’d, 13/29)
“Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl, 16/90)
Bu fiilden türeyip de, îlal kaideleri sebebiyle “müddekkir” şeklinde okunan kelime de vardır. Bu Kur’an’da 7 yerde öğüt alma düşünme ve hatırlama manalarında kullanılmıştır.
“Andolsun ki onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mu?” (Kamer, 54/15-17-22-32-40-51) “Andolsun biz Kur’an’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık öğüt alan yok mu?” (Yusuf,12/45)
D-Tedebbür:
Kur’an’da bu fiilden türeyen sırt, batıl din, bir şeyin arkası, dönüp gitmek, düşünmek manalarına gelen kelimeler 44 yerde kullanılmıştır. Düşünmeyi ifade eden tedebbür şeklinde ki kullanım 4 yerde geçmektedir. Tedebbür “işlerin sonucunu düşünmekten ibarettir” Kur’an da, tedebbür manasının kullanıldığı bu yerlerde dikkatleri; Kur’an’ı anlamak, kalbin bakışlarını manalara yöneltmek, onun indirilmesindeki maksatları düşünmek üzerine yoğunlaştırmış ve insanları uyarmıştır. (Bkz.M.Fuad,age,sah.252)
“Hâla Kur’an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda bir çok tutarsızlık bulurlardı.” (Nisa, 4/82)
“(Rasülüm)Sana bu mübarek kitabı ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.” (Sâ d, 38/29)
“Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?” (Muhammed, 47/24)
E-Tefegguh:
Kur’an’da 20 yerde geçmekte olan bu kelime bir şeyi bilmek, anlamak, ince anlayış gibi manalara gelmektedir. Kur’an’da kullanıldığı yerlerde genelde Allah’ın ayetlerini anlamaya vurgu yapılmış, insanlardan ayetleri düşünmeleri ve olaylardan ders çıkarmaları istenmiştir. (Bkz.M.Fuad,age,sah.525)
“De ki: Allah’ın size üstünüzden veya altınızdan bir azab göndermeye ya da bir birinize düşürüp kiminize kiminizin hıncını tattırmaya gücü yeter. Bak anlasınlar diye ayetlerimizi nasıl açıklıyoruz.” (En am, 6/65)
“Geride kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular, onların kalplerine mühür vuruldu. Bu yüzden onlar anlamazlar.”(Tövbe, 9/87)
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız