Dünün başörtü mağdurları aradan yıllar geçmesine rağmen hâlâ kendi mağduriyetlerine ve sadece kadın mağduriyetlerine odaklanmış durumdalar. Onlara göre erkekler mağdur olmazlar, onlar bir şekilde başlarının çaresine bakarlar fakat kadınlar her zaman mağdurdur, ezilenler hep kadındır, algısından kurtulamadılar.
Başörtü mağdurlarının bir de yazar tayfası var ki onlar içlerindeki erkek öfkesini ümmetin kadınlarına da yayıyorlar. Konuştukları ve yazdıkları konuların içinde; kocaya itaat, saliha kadın gibi konular asla olmuyor. Bu yazarların en çok kaçtığı ayetler ne hikmetse nisâ-kadın suresindedir. Kendilerini feminist olarak tanımlamasalar da feminizmin bütün argümanlarını savunuyorlar ve bu fikirleri yıllardır yayıyorlar.
Dünün başörtü mücahidelerinin pek çoğu bugün erkek düşmanı olarak çıkıyor karşımıza. Başörtünün yılmaz savunucularına ne oldu da bugün Allah’ın ayetlerinin aksini savunmaya başladılar? Mesela pek çok başörtülü kadın, erkeğin boşandığı eşine nafaka vermesini savunuyor. Sebep ise nafaka olmazsa kadınlar mağdur olurmuş. Allah eski eşe nafaka vermeyi emretmemiş, bu konuda açık ayet var. Üç aydan sonra, kadın hamile ise doğumdan sonra eski eşe nafaka yok, sadece çocuğa var. Siz Allah’tan daha mı merhametlisiniz! Allah’ın ayetlerinin aksini nasıl savunabilirsiniz başınızdaki örtüyle. Pek çok başörtü mağduru İstanbul Sözleşmesini ve 6284 ü savunuyor. Sebep kadınları koruyormuş. Oysa sözleşmeden sonra kadın cinayetleri arttı. Ayrıca velev ki korusa, erkeği evden atarak İslam dışı bir çözümü benimseyemeyiz, kendi çözümlerimizi bulmak zorundayız.
Pek çok başörtülü kadın, erkek düşmanı mor çatılı PKK yanlısı feministle aynı tezleri savunuyor. Başörtülülerde Turuncu bir Feminizm akımı var. Yeşil feminist tanımı doğru değil zira yeşil mübarek renktir, feminizmin mübarek bir tarafı yoktur. Zaten başörtülü kadınlar da turuncuyu kullanıyorlar.
Başörtü mücahideleri neden erkek düşmanı ve turuncu feminist oldu? Azıcık irdeleyelim. Benim kendi görüşlerim şu şekilde:
28 Şubat sonrası üniversitelerde başörtü yasağı başladığında kızlar derslere giremezken, üniversite kapısından kovulurken, dindar erkek öğrenciler onlara destek olmuştu fakat onlar derslerine girmişlerdi. Bunun serzenişini duydum hep mağdurlardan. Ne yapsınlar onlar da mı derslere girmeyip okuldan atılsınlar. Bunun onlara ne faydası olacaktı? Sonuçta erkeklerin ev geçindirme gibi sorumlulukları da var. Buradan bir hınç yüklenenler olmuştu. Oysa başörtü direnişinde başörtülülere en büyük darbeyi Fetö vurmuştu. Fethullah Gülen başörtü direnişlerinin en kuvvetli zamanlarında 1995 de Hürriyet Gazetesi’ne verdiği röportajda “Başörtü teferruattır” dedikten sonra ona bağlı binlerce kız ve onu hoca zannedip fetvasını ciddiye alanlar başını açıp derslere girmişti. Gülen’ın ayeti hafife alan bu uyduruk fetvası ikna odalarında kızları ikna için kullanılmıştı. Fakat başörtülü kadınlar kendilerine en büyük darbeyi vuran Fetö’ye hoca efendi demeye devam etmiş ve ekibinin yaptıklarını çabuk unutmuş, onları yıllarca bağırlarına basmışlardı fakat dindar erkeklerin yaptığını unutmamışlardı. Sanki onlar derslere girmeseler onlar bu zulmü çekmeyeceklerdi.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız