Mümin; hayat yolculuğunda -mutlu gününde de, sıkıntılı gününde de- Kur’an’ın elini hiç bırakmayan, gözünü ondan ayırmayan; gönlü, Kur’an zikri ile dolan; kalbi, Kur’an ile mutmain olan insandır. Her baktığına, Kur’an penceresinden bakan insan… Kur’an’a kulak vermeyene kulak vermeyen, Kur’an’ı umursamayanı umursamayan insandır. Onun düşüncesinin mimarı vahiydir. İnancı, vahiyden beslenir. Fiilleri, vahiy ile biçimlenir.
“Ben, Müslüman’ım” deyip de, Kur’an’da işine gelene uyup, işine gelmeyeni (özellikle; Allah, ahiret, nübüvvet, tevhid - şirk ve ibadet / kulluk gibi ana konuları) görmezlikten gelenleri kınıyor Rabbimiz:“Yoksa siz, Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası; dünya hayatında ancak horluk, Kıyamet Gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah, sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir.” (Bakara, 2/85; Hicr, 15/90,91)
Kur’an’a, hak ettiği değeri vermezse; onu hayat yolunda yol haritası bilmezse; Kur’an’ın temel konuları da, tali konuları da gündemine girmez Müslüman’ın. Gündemine girmeyen, hayatına girmez. Kur’an’sız bir hayat; yaşamaya değmez. Hayatı anlamlı kılan; Allah’ın kelamıdır.
“Kur’an, bizim için ne anlam ifade ediyor? Yanımızda yeri ve değeri nedir? Ona nasıl bakmalıyız? Onunla dostluğumuz nasıl olmalı?” gibi soruları cevaplamadan; çağımız insanının, neden Kur’an’ın temel konularına bile lakayt davrandığını anlayamayız.
İnsan, Kur’an ve Müslüman…
İnsan bedense, Kur’an ruhtur. İnsan, Kur’an’la buluşunca; Müslüman meydana gelir. Beden ne kadar önemliyse hayatta; ruh daha çok önemlidir. Ruhsuz beden, toprağa gömülecek ölüdür.
İnsan, toprak; Kur’an, sudur. Su, hayattır. Toprak, su ile buluşunca verimli ve değerli olur. Bir anlam kazanır. Susuz kalan toprak çölleşir. Verimsizleşir.
Müslüman, Kur’an’a bağlı bulunduğu kadar Müslümandır. Kur’an’a uyduğu kadar güzelleşir. Bir Müslüman’ın değeri; onun, Kur’an’a verdiği değer kadardır.
Daha doğrusu; insan, hayatının kullanma kılavuzu olan Kur’an’ı rehber edindiği sürece insanlık yolundadır. İnsan olmanın mayası Kur’an’dır.
Misafir olduğu için; ”kutlu bir gece”yi, (Duhan, 44/3) “Kadir Gecesi”ni, (Kadir, 97/1) “Ramazan ayı”nı (Bakara, 2/185) şereflendiren Kur’an; kafasına, gönlüne, fiillerine misafir olduğu insanı şereflendirmez mi?
Kur’an’ın nasıl uygulanacağını -örnek olarak- en güzel öğreten Allah’ın Resulüdür (sav).
Vahye inanan… Vahyi merkeze alan… Vahyin gölgesinde düşünen… Vahiyde belirtilen hükümleri, hayatının anayasası bilen insandır Müslüman.
Kur’an’ın renginden rengini alan insandır. Fiillerinde Kur’an’ın ayetleri okunan insandır. Yani kimliği Kur’an olan insandır. Referansı Kur’an olan insan…
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız