Allah’ı unutan, mutluluğun sadece dünya nimetlerine sahip olmakla mümkün olacağını sanan fertler ve toplumlar; dünyada her istediklerine sahip olsalar da, huzurlu ve mutlu olamıyorlar. Olamazlar. Yapılan istatistikler gösteriyor ki; boşanan, psikolojik rahatsızlık geçiren, sinir hastası olan, çıldıran, deliren, intihar eden, suç işleyen insanların sayısı bu ülkelerde daha fazla. İlk sırayı onlar alıyor.
Huzurun, İslam’dan başka adresi yoktur.
İslam’dan kaçarak huzur arayanlar, seraplarda yorgun ve halsiz düşmekten başka bir şey elde edemezler.
“Onlar iman etmişlerdir ve kalpleri Allah'ı zikretmekle (anmakla) sükûnete, huzura kavuşur. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı zikretmekle (anmakla) huzura erebilir.”(Rad, 13/28)
İşte huzurun kaynağı!.. Yaratan’ın hükmü bu.
Müslüman, Allah’ı zikreder. Çok zikreder. Öyle ki; O’nu hiç aklından çıkarmamaya, unutmamaya çalışır. Rabbimiz böyle istiyor:
“Allah'ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz.”(Cuma, 62/10; Ahzab, 33/41) buyuruyor.
Allah’ı çok zikredenler ancak kurtuluş ümit edebilirler. Ayetten bunu anlıyoruz.
Allah’ı zikretmek… Nedir Allah’ı zikretmek (anmak)?.. İnsan ne için Allah’ı hatırlar, anar?
Allah’ı anmaktan (zikirden) maksat; Allah’a güzel isim ve sıfatlarıyla inanmaktır, O’nu yüceltmek ve buyruklarına boyun eğip uymaktır. Allah’ı anan insan, O’nun buyruklarını/kitabını hatırlar. Kitabı hatırlar ki; kendisine neyin emredildiğini ve neyin yasaklandığını bilsin; ona göre davransın… Kur’an, Müslüman’ın hayatının kullanma kılavuzudur, rehberidir, delilidir. En sadık, en güvenilir, en doğru sözlü arkadaşıdır. Onun elini tutar ve asla bırakmaz. Onun gösterdiği yolda yürür. Hep onun uyarılarına kulak verir. Onu hiç unutmamacasına hatırlar, zikreder. Çok hatırlandığı, zikredildiği için “zikir”, Kur’an’a ad olmuştur. Kur’an’ın bir adı da “zikir”dir. Allah’ı zikreden, O’nun kitabında yasakladıklarından sakınır, kaçar, uzaklaşır. -Emrolunduğu şekilde- Allah’a kul olmaya yönelir.
Ezan okunurken, dinin temel esasları ilan edilir. İnsanlara, kurtuluşun, huzurun, mutluluğun ve esenliğin; Allah’a kullukta, namazda, camide olduğu hatırlatılır. Dünya ve ahiret esenliğine davettir ezan. Unutmasınlar, hatırlarından çıkarmasınlar diye günde beş defa tekrarlanır bu kutlu nida:
“Haydin ‘sâlât’a, haydin ‘felah’a!..”
Keşke bütün yeryüzü insanlığı kulak verip anlasalar bu sedayı. Dünyada huzursuz tek insan kalır mı?
Felah; dertten, kederden, sıkıntılardan kurtuluş; selamete eriş, huzur, mutluluk, iyilik ve güzellik demektir. (Ezanda da ifadesini bulduğu gibi) Kurtuluş ve huzur; Allah’a iman etmede, O’nu bir ve büyük bilmede, Hz. Muhammed’in, O’nun elçisi olduğuna şehadet edip izlemede, “sâlât”a (Yani: Günahlara pişman olup tövbeye, duaya, vahye, Allah’a ibadet ve itaate, zikre, tesbihe; namaza… İslam’ı desteklemeye) yönelmededir.
Allah’ı unutan, mutluluğun sadece dünya nimetlerine sahip olmakla mümkün olacağını sanan fertler ve toplumlar; dünyada her istediklerine sahip olsalar da, huzurlu ve mutlu olamıyorlar.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız