İslâm dünyaya nezaret ediyor ama hayatımıza vaziyet etmiyor; İslâm dünyasındaki idareciler, devletler, kitleler, vaziyeti idare etmeyi tercih ediyorlar zira. Böyle yapmakla, tarihi erteliyor, Müslümanların gelişini geciktiriyor, tarihi şekillendirme potansiyellerini böyle böyle iptal ediyorlar, aslında.
Asya da, Afrika da, Latin Amerika da mankurtlaştırılıyor; direnme güçleri kırılıyor, diriliş imkânları iptal ediliyor. Burada İslâm dünyası da farklı bir tavır sergilemiyor ama İslâm yakın tarihte ilk defa özne konumuna yükseliyor ve sadece bize değil dünyaya da, özellikle Batılı hegemonlara da nezaret ediyor: Batılılar, bütün stratejilerini, İslâm’ın Müslüman toplumları seferber etme imkânlarını iptal etme projeleri üzerinden geliştiriyorlar!
Büyük kırılma anları yeniden kurulma anlarıdır aynı zamanda: Yırtılan yırtılmıştır, Wittgenstein’dan esinle söylemem gerekirse. Yırtılan yırtılmıştır, elbette; dikişi sağlamlaştıracak yolculuklar, mücadeleler, fikirler ve çileler, sahicilikleri ve basiret koordinatları ölçüsünde ölçek büyütürler ya da ölçek küçültürler.
Teröre Karşı Savaş, Batı hegemonyası için hem kırılma hem de kurulma noktasıdır. İslâm’ın vaziyete nezaret etmesi söz konusu. Duruma vaziyet etmesin diye, postmodern asimetrik ve psikolojik savaş yöntemleri geliştirildi.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız