Unutmayalım ki, ahireti hayatın dışına iterseniz, adalet, ahlâk, asalet, anlam ve amaç bütünlüğünü kaybeder… Yozlaşmanın, çürümenin, kokuşmanın, kirlenmenin önüne geçmeniz zorlaşır… Ahiretsiz devletin, medeniyetin, toplumun, şehrin, ailenin ayarı yoktur… Ahiret yoksa alçalmanın ve azgınlaşmanın önünü nasıl alabilirsiniz? Ahiretin konuşmadığı yerde arzular konuşur…
Vicdanları besleyen, ruhları ayağa kaldıran, yürekleri diri tutan ahiret ufkudur… Hesap gününü hesaba kattığınızda hayatın rengi değişir… Seslerin, renklerin, lezzetlerin, arzuların etki gücü farklılaşır… O halde tekrardan hatırlayalım; sondan da öte bir son vardır… Her hesabın üstünde bir hesap görücü olarak Allah vardır…
“Ahiretsiz Müslümanlık” derken ahireti inkâr edenleri kastettiğimiz sanılmasın, aksine ahirete iman edenlerin ahiret gerçeğini ciddiye almamalarına dikkat çekmek istiyoruz…
Ahirete iman ediyor fakat basite alıyor…
Haklı olarak şunu iddia edebilirsiniz;
“Ahiret yok diyen mi var!..”
“Hayır, olmayan bir durumu abartıyorsunuz!” diye düşünebilirsiniz…
Ben de derim ki, “ahiret vardır” demek kolay, peki siyasetimizde, ticaretimizde, kamusal alanımızda, sanatımızda, kültürümüzde, sanalımızda, sosyal hayatımızda, yargımızda, yürütmemizde, yasama sistemimizde ne kadar ahiret var?
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız