Cemaat olmak, topluluk olmak dediğimizde İslam'a ve insanlığa Allah için hizmet noktasında bir araya gelmeyi, planlı, programlı bir şekilde teşkilatlanmayı, çalışmayı düşünmeliyiz. Yoksa salt manada kurumsallaşma anlamındaki kuruluşları ve bir araya gelmeleri anlamamalıyız. Hele hele İslam ve insanlık adı altında gayri İslami ve insani işler yapan, gayri İslami ve emperyal güçlere hizmet eden bir yapı hiç olmamalıdır.
Bir Müslüman’ın dünya hayatındaki kulluk görevi ve sorumlulukları yalnızca bazı ibadetlerle sınırlı değildir. Bu ibadetler, daha ziyade kişinin Rabb'i ile kendi arasındaki belirli ibadet türlerini içermektedir. Bu ibadetlerin kişiye ve topluma katkıları çok büyüktür ve bir Müslüman için olmazsa olmaz derecesinde zorunluluktur. Ancak bir kişinin kulluk sınırları ve sorumlulukları bunlardan daha ötedir. Kişinin yakın ve uzak akrabalarına, komşularına, yaşadığı çevreye ve toplumuna, ümmete ve bütün insanlığa karşı görev ve sorumlulukları da vardır. Bunların bir kısmını fert olarak yapabildiği gibi birçoğunu da diğer insanlarla, Müslümanlarla bir araya gelerek yapabilir. Rabbimiz bu sorumlulukların “emr-i bil m’arufnehy-i ani’lmünker” çerçevesinde gerçekleştirilebileceğini ifade etmektedir. Ümmeti Muhammed olarak bizleri de bununla sorumlu tutmakta ve böyle vasıflandırmaktadır.
“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder; kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız..” (Ali İmran, 3/110) “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Ali İmran, 3/104) bu ayetlerde ehil ve liyakatli bir topluluğun olması istenmektedir. Bu da Allah için bir araya gelen, düzenli, planlı ve programlı bir yapılanma ile ideal anlamda gerçekleştirilebilir.
“Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişilerdiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz.” (Ali İmran, 3/103)
“Onlar (bütün peygamberler), hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin saygı içindeydiler.” (Enbiya, 21/90)
“İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar.” (Müminun, 23/61)
“İyilik ve takvada (Allah'ın yasaklarından sakınma üzerinde) yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çetindir.” (Maide, 5/2)
“Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever.” (Saf, 61/4)
Rabbimiz bu ayeti kerimelerde; kendine kulluk yapmayı, birlik ve beraberlik içinde olmayı, kardeş olmayı, yardımlaşma ve dayanışmayı, takvayı ve tefrikaya düşmemeyi, gevşememeyi telkin etmekte bu yolda beraberce çalışılarak, cehd ve gayret etmeyi, yarış yapılmasını bizden istemektedir.
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız